Nerede umutları, heyecanım, inançlarım.
Koynumda beslediğim gelecek dolu yarınlar.
Su zerresinde gördüğüm aydınlık.
Mor çiçeklerin üstüne düşen çiğ tanesi.
Dolup – dolup taşan pınarlar,
İçtiğim su tasında ki aydınlık.
“ Diyorsun ki sus…! Sus kimseler duymasın.
Olmayacak hayaller kuruyorsun yine”
Şimdi sen dinle sevgilim.
Kalkıp başka diyarlara gitmişiz.
Yani sen orada, ben burada.
Yani anla, ayrıldık diyemiyorum.
Yüreğimden çıkmadın hiç.
Ateş gibi sevdan hâlâ.
Denizler durulmadı hâlen Lara’da.
Vurur dalgalar kayalara hışımla.
Üç-beş tabure ve bir kağnı donu.
Tek yaprağın gölgesi bile yetti bize.
Kaleiçi hergün, hatta kaç gece.
Düet ve pastel bir yeşil ev ve...
Yasaklı bir şehirde yangın yeri...
Geceler hüznü, gündüzler yangın yeri.
Ne biliyorsun ki hakkım da...
Elbette sevaplarımın yanın da günahlarım vardır.
Hamurumu süt ile yoğurmadım...!
Biliyormusun susmak çok şey anlatır.
Ve yıkılıp gitti.
Ve ben altında kaldım.
Ve altında yüreğim ezildi.
Ve benim beyaz güllü gönlüm.
Ve kuş cıvıltıları arasında.
Ve bir fırtında savrulup gitti.
Saatler ağır ağır geçer.
Sessiz isyanımı bastırır gece.
Suskun garip si...
Zoraki kabullenişlerin,
Sönmeyen ateşi.
Dinmeyen yağmuru gözümde.
Yoksa...
Yoktur hakikatten.
Yoksa yok olan neydi?
Acaba bu hayatta.
Yokluğun, yokluğunu...
Yok olunca mı hissedilir?
Üzerinden geçtiğimiz dikenli yollarda,
Kol kola önümüzdeki engelleri yenmek vardı.
Aynı zamanda ayrı dünyaların insanlarıyız şimdi.
Sırtımızda hançer, gözlerimizde yaş.
Yüreğimizde, ellerimizde de bir telaş.
Oysa, oysa her şeye rağmen deyip,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!