Gül dikeni üstünde su zerresi aydınlığı.
Alaca karanlık penceremde.
Uğultuyla sokulur deli rüzgar düşlerime.
Kimse bilmez içimdeki sancılı şafağı.
Gün olup doğmadı ki ufkumun sarı zeminine.
Söyleyemediğim bu...
Dolaşırdık orası burası demezdik.
Gezer her dem eğlenirdik.
Iradı mı yollar birbirimize gelemedik.
Gelmeyeceksen, gelme gülüm.
Hayaller kurardık, mutlu olurduk.
Hayat, akıp giderken avuçlarımdan.
Hâlâ, kendimi arayıp bulamıyorsam.
Ve eğildiğim yerden kalkamıyorsam.
Ne yolumda, ne yanım da yoksan.
Artık her şey için geç demek.
Geçte olsa yüreğime bir not düştüm.
Bir yılan geldi, güneşle soktu beni.
Gelincik tarlaların arasında gülüm.
Cesedim günlerce kaldı kurt düştü.
Ankara’nın soğuk ayaz yelinin ortasında.
Yokluk ve ızdırap alır vurur yere
Gözlerimi diktiğim kubbe ve yıldızlar.
Sokaklar bazen daralır adeta.
Geçit bulamaz insan.
Geçip gitmek için karşıya.
Zifiri karanlık çöker,
Usulca yelken alırsın
Sımsıcak insanların yurduna.
Sabret ben gidersen,
Ağlama dedin.
Bir an daldın da
Gözlerin doldu.
Ellerim saçlarını
Okşarken hani...
Mevsimler gelip geçti aradan,
Geceler değil mi hep ağlayan.
Hiçbir şey tat vermiyor artık,
Benim için hayata duyulan bir isyandır bu.
Sırtımdan yemişim hançeri kaç kez bilinmez.
Alnımın ortasına kara leke gibi düşmüş kurşun.
Tırnaklayarak sökmüş yüreğimi yerinden.
Kanayan dinmeyen bir yaradır bu.
Tuz biber olup üzerine ekelemişsin sen.
Dağlarda açan gonca güldün gülüm.
Kırlangıç sesleri arasında yükselen.
Bir damla suya hasrettim ben.
Kuş gagalarından yapraklara süzülen.
Kızgın ateşin üstünde acıyla feryatla
Göğe yükselip topraklara serpilen.
Ezilmiş bir karınca düşün.
Kanatları koparılmış bir kelebek.
Yada sapanla vurulmuş bir kuş.
Yüreğin sızlıyorsa, işte o noktadayım.
Konuşuyor da sesini duyuramıyorsan.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!