yaşam dediğin ne ki
doğmak bir kere
ölmekse...binlerce.
an avucunun içinde yeryüzü
an yıldızlar kadar uzaktan seyredersin kendini
içime akan yaş süzülürken yüreğime
bin bir parçaya bölünüyor
tutunmalarımdaki tırnaklar
kırmızıya boyanıyor ellerim
çaresizlik girdabında kırgınlığım
Uzuncadır ihmal ettiğim “ben”i ziyaret ettim bu gün.
Ne çok dağılmışlık var dünlerde. Yaşamaya teşebbüs etmişim, yaşayamadıklarımın buruşturulup atılmış beyaz sayfalarında yansıyor başaramadıklarım.
Yarınlara taşınmalı mı bu dağılmışlık?
Yok, yok derleyip toplanmalı bu dağınıklık. Dünün başarısızlıklarını atmalıyım çöpe ve ayırmalıyım az da olsa arta kalan birkaç anıyı ki mezesi olsun yalnızlığımın demlendiği rakı sofrası akşamlarında.
Irmak Tanrısı Asopos’un
güzeller güzeli kızı
su perisi Sinope
sen ki
Tanrılar Tanrısı Zeus’u bile
sözlerin kurunca darağacını
özümün yandı canı
ve ayaklanınca deli kanım
isyanım çekti çatkısını
şiirin boynuna geçti yağlı urgan
ve
Tanrı’nın Çiçeği
(Muş lalesi)
Yarınların belirginsizliğinde akıyorken zaman,
ötelenen güzelliklere kilitlenir bakışlarım
Tutkuların Müebbet Esareti
(Kadın)
'Takvimler baharı müjdeliyor sevinçleri unutmuş yüzüme.
sessizliğin orta yerinde
hiçliğin vurulur yüzüne
ardı ardına sıkılır her yönden
çapraz ateşin fişekleri
göğsünde başlar bir yangın
güneşin boynundaki umutlara
gecenin koynundaki rüyalara
sana ve bana
e l v e d a
yalnızlık denizine yelken açıyor
Gidiyorum sevgili
Üzerime d/ar gelen
Tüm kostümleri çıkartarak
Geldiğim kadar çırılçıplak
Gidiyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!