Koltuğumun altında bir yığın gazete, “Eskisaray Caddesi”nden “Elmacı Pazarı”na doğru koşarken yavaşlardım. İçimi bir sevinç sarardı “Bakır Han”ının önüne gelince.
Şimdi içeriye girecek, taş merdivenleri tırmanacak, Avukat Sabri Haksever’in yazıhanesine girecektim. Kapıda karşılaşacaktı her zaman olduğu gibi gözlerimiz.
“Bugün erkencisin Fevzi ağa...” diyecekti gülümseyerek. Oysa hiç bir zaman daha erken değildir son gidişim öncekilerden oraya.
Cumhuriyet’iyle Ulus’unu çıkartır uzatırdım.
Teşekkür ederdi gülümseyerek.
Az sonra masasına oturup gazetelerinin sütunlarına dalacak olan bu koca avukatı niçin severdi çocuk kalbim, bilmiyorum.
Herkes onu Avukatlıktan çok para kazanıyor sanırdı. Kazandığı paraları Kültür Derneğinin aylık dergisine, bu derginin yanı sıra çıkarttığı kitaplara yatırdığını düşünenler de vardı.
Gerçek şu ki, Hulusi Yetkin, özellikle Başkanlığının ilk zamanlarında, sadece ve sadece babasından aldığı harçlıkları kullanarak çıkartmıştır o güzelim Kültür Yayınlarını. Gaziantep’in yaşamına çok şey katan bu kitapların sayısı yüzleri aşmıştı sanırım.
Aralarında benim “Ben Seni Çok Seviyorum” adlı şiir kitabımın da bulunduğu Kültür Yayınlarının yıllarca sürebilmesi sadece ve sadece Hulusi Yetkinin özverisiyle sürmüştür.
Başlangıçta bir görevi geçici olarak kabullenmek biçiminde algılayan Yetkin, zaman içinde Kültür Derneğini yaşatmayı yaşamının amacı haline getirmiştir. Bundan sonradır ki ne Kültür Derneği kendisinden, ne de kendisi Kültür Derneği’nden vazgeçebilmiştir.
Denizde bir adam boğulmaktadır. Sahilde bir yığın insan bu kötü manzarayı seyretmekte. Ama hiç kimse denize atlayıp adamı kurtarmayı düşünmemektedir.
Derken biri kendini sularda bulur. Gider adamı koltuklayıp bin bir güçlükle yüze yüze salimen kıyıya ulaştırır. Onu “Yaşa! Bravo! ” sesleri arasında alkışlarla karşılar sahildekiler. Bizim kurtarıcıda ise bir afra tafra. Olanca gücüyle bağırır. “Söyleyin len, beni suya kim itti! ”
Karayılan kendisiyle birlikte çarpışan çeteleriyle Fransız birliklerine baskınlar yapıyor ve onlara önemli zayiatlar verdiriyordu. Kendine verilen görevi fazlasıyla yerine getiriyordu. Bunlardan biri Karabıyıklı Baskınıdır. Karayılan sadece 15 çetesiyle birlikte bu köyde konaklayan düşman birliğini çembere aldı.
Kendilerinden kat kat üstün olan düşman gücünü dize getirdi. Karayılan Çetesi baskınla düşmandan elde ettiği bir ağır makineli tüfek esir aldığı dört de Fransız askeri ile geri çekildi.
Dört Fransız esire, makineli tüfeği çalışır hale getirttirdikten sonra yeniden hücuma geçen Karayılan ile çetesi 50 Fransız askerini öldürdü, bir o kadarını da esir aldı. Antep’e esirleri, ağır makineli tüfeğin yanısıra 100 piyade tüfeği, 100 el bombası, 20 sandık cephane ile döndü.
Yıllar ne çabuk geçiyordu... Daha dün gibi geliyordu Memed’e askere alındığı gün. Asker yazılabilmek için akranlarıyla itiş kakış sıra bekledikleri o gün geldi gözlerinin önüne. Besni Askerlik Şubesi önünde... Hepsi de On beş - on sekiz yaşlarında delikanlılardı. Memed on yedisindeydi. Ne günerdi o günler, hey gibi hey!
Geçen yıl babasının ölümüne neden olmuştu Ermeni çetecileri. Derin bir ah çekti babasını her anımsayışında oluğu gibi. Nefesinin önüne ne tutsan tutuşabilirdi.
004
Savunma ateşinin ilk kıvılcımını küçük Şehit Kâmil saçtı yüreklere
Önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine aykırı olarak işgal edilen Antep, yabancı işgaline boyun eğmeyerek direndi.
Fransızlar, Antep'te bir Ermeni fırkası kurarak, yerli Ermeni azınlığı ile birlikte Anteplileri sindirmeye çalıştı. Halkı korku ve endişeye sürüklediler.
Annesini saldırıya karşı savunmaya çalışan 12 yaşındaki bir çocuğu (Şehit Kamil) öldürdüler. Bütün bunların üzerine Antepliler de teşkilatlandı. Gazi Kemal Paşa’nın özel görevli olarak kente gönderdiği Kılıç Ali Bey komutasındaki Kuvay-ı Milliye birlikleri başarılı direnişlerde bulundu.
Ben Öğretmenken: 09
Pekmez ölbesinden radyom
FEVZİ GÜNENÇ
Hissarbeyli köyünde öğretmenlik yaptığım 1961-62 yılları. Hafta sonu tiyatro seferlerimden birinde bir sürprizle karşılaştım. Gaziantep’ten çocukluk arkadaşım Halil Birecikligil’le…
Yüreğimdeki çağlayan sizsiniz
Neye yarar bir ada
Siz olmasanız...
Aslında siz
Tüm adaları yüreğinde saklayan
“Toprağı bol olsun” diyoruz
yitirdiğimiz güzel insanlara
Bir şairin toprağı
şiirden olur olsa olsa…
Şiirin bol olsun öyleyse
Bir şiir bayramıydı
Gülhane parkındaydık
Fotoğrafla sonsuzlaştırmak istedi
o günü Adnan Özyalçıner.
Yan yana durdu üç kadın şair
Gümüş Vakitlerin/gümüş
şiirini yazan Ahmet Ada
kalfası değilsin artık gümüşçü ustasının
el vermiş sana o doğduğunda
üç kez fısıldamış usta ol diye kulağına
Erinmezine kar yağa usta
35. ÇOCUK OYUNU
KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK
Yazan: FEV
KİŞİLER:
KELOĞLAN
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!