AA-BGG 011 Güzel Gazianteplilerin en güzellerinden biri: Ömer Asım
Televizyona yarışması olarak çıksanız. Size “Ömer Asım Aksoy kimdir” sorusu yöneltilse, yanıtınız ne olurdu? Eğer bu soruya doğru yanıtı vermezseniz, çok ayıp etmiş olurdunuz. O, Gaziantep’imizin en çok gurur duyulması gereken ünlülerinin başında gelir.
Onunla ilgili bir tasarım vardı: Bütün düşün, sanat adamlarımıza yaşamlarını yitirdikten sonra şirinlik yaparız. Bu kez ayrıksı davransak, Gaziantepli Ömer Asım Aksoy için, o yaşarken bir şenlik düzenlesek Gaziantep’imizde. Bu şenlik içinde onun adına dil ödülleri de versek…
90’lı yılların başıydı. Ömer Asım Aksoy’la tanışma, söyleşme şansını elde edememiştim o yıla dek. Bu da konu onu tanımama yardımcı olacaktı.
Bir İstanbul Gaziantep dönüşümde Başkente uğramıştım. Amacım kentimin yetiştirdiği bu büyük adamla tanışmak, tasarımı kendisine aktarmaktı.
Ankaralı yıllarımda tanınıştım o güzel şizofreni. Beni, gazetem Ortam’ı elden çıkartmak zorunda bırakan 1980 ihtilalinden sonraki yıllarda… Ankara garını mesken tutmuştu. Salonun en güzel yerine kurulup oturmuştu.
Sonsuz güzeldi. Giysileri modern, yeni, temizdi. Güya barkot vardı önünde. Karşısındaki müşteriyi biz göremezdik. Sesini de duyamazdık. Ama o hem görürdü, hem duyardı.
“Nereye yolculuk hanımefendi? İzmir’e mi! Bu gün mü gideceksiniz? Tren olsa hemen giderdiniz ha! Ne kadar şanslısınız. Bir saat sonra Mavi Ege kalkacak 1. perondan…”
Yataklı mı istiyor müşterisi acaba?
“Kuşetli efendim. Üzgünüm yataklı yok. Ama inanın kuşetliyle çok daha fazla rahat edeceksiniz. Bir daha da kuşetliden başkasını istemeyeceksiniz. Yolculuk boyunca kendi kendinize olursunuz. Böyle sükuneti evinizde bile bulamazsınız.”
Öneriler Devlet Demiryollarının ikramıdır:
Bir adaya sığınır mı bir ada?
Ben senin adana sığınmak isteyen
küçücük bir adayım sevgilim
Sığınıyorum yüreğim elimde
Şiirine.
Eçhel soylu baktı
ateşe atsa yanmıyor kitap
suya atsa ıslanmıyor
yırtılmıyor
çürümüyor...
Bir ülke yarattım senin için
umutsuzluklara yer yok orada
adını koymadım daha/sevda mı
özgürlük mü, eşitlik mi olur artık
aynı yola çıkar nereden baksan
hepsi de nasıl olsa.
Annesiydim ben annemin. Sabahlara kadar sancılanırdı o. Bense “sancıları dinsin” diye lastik tulumuna doldurmak için su kaynatırdım. Bununla yetinmez, mangalın ya da sobanın üzerinde kiremit ısıtırdım. Kiremidi havluya sarıp karnına koyardım. Bir süre acısı diner, uykuya dalardı. Ben de uykuya dalardım başucunda.
Her yıl babam beni yanına katar Elbistan içmelerine gönderirdi annemi. Biliyorduk artık niçin sancılandığını. Safra kesesinde taş vardı. “Bu taş düşsün,” diye içmeceye, şifalı su içmeye götürürdüm onu.
Aile doktorumuzdu Cemil Özbal. Annemin bu amansız sancılardan ancak ameliyatla kurtulabilirdi. Ama bıçak altına yatmaya korkardı annem. O kadar çok korkardı ki, geceler boyunca sancıların acısına katlanmayı göze alırdı.
Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 35
Babama Sarılabilsem
Babalar Günü
Yazan: Fevzi Günenç
KİŞİLER:
Gece...
Sanırım sıfır iki otuzdu saat...
uykum geldi diyordunuz...
Size yazmakla doluydum
uyumanızı istiyordum
Seni tanıdığımda
küçücük bir mahalle bakkalıydın
işini bildin
işini bilmeyen veresiyecilerin boynuna bindin
yükseldin de yükseldin…
Adam dünyanın iyisi
tek kusuru okumamak
vakti yok okumaya yazmaktan
o yüzden şiirleri
hep kötünün kötüsü
ama ne gam
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!