Yönünü çevirmiş yüce dağlara,
Ağır, ağır yürür bir garip çoban.
Yaslanmış ardıca elinde kaval,
Dertli, dertli çalar bir garip çoban.
Lalesi, sümbülü, gülü, nergisi,
Deli gönül nedir, senden çektiğim.
Bir kovanda iki, beylik olur mu?
Akıl vermiş, fikir vermiş Yaradan,
Yele karşı külden, tepe olur mu?
Bir zamanlar, aşka düşüp ağladın,
Bir köy vardır, köyler içinde.
Güzel mi güzel, şirin mi şirin.
Baktıkça insanın, içi açılır,
Gözü yaşarır.
İşte o köy, benim köyüm.
Bir su vardır; akaaar, akar,
Issız köşelerde, seni düşünüp,
Yanan şu bağrıma, taşlar basarım.
Yürüyen ölüye,döndü vücudum.
Seni bana yazmayana küserim.
Sen benim kalbimde, yanan bir ateş,
Doğup büyüdüğüm güzel köyümden,
Gelirken bir avuç topraktan getir.
Dalında bulamazsan elma eriği,
Kurutulmuş hoşafından al getir.
Her şeyi doğal, her şeyi güzel,
Bir gün bana
Nasıl yaşadın deseler!
Buram, buram bacalardan
Çıkan dumanları,
Çan, tongurdak sesiyle
Yaylıma giden davarları,
Ocaklarda yanan
Pastırma odunları
Kuru kütükleri,
Ocağın kenarına konmuş
Tenceredeki yemeklerin
Isınıp, serilecek sofraları
Kağnılarla çekilen sapları,
Kış hazırlığı samanları
Öbek, öbek taneleri,
Görüp şükreden babaları,
Üzüm çiğneyen anaları,
Kütük söken amcaları,
Yıllarca sevdiğim, güzel uğruna,
Gurbetilde, yaşıyorum el glbl.
Gün be gün artıyor, figanım ahım,
Bülbülün konduğu, taze gül gibi.
Bağlarında sarı, çiçek açardı,
Garip kuşun ötüşünden bellidir,
Yaptığım yuvayı, dağıtma felek.
Bir öterse, bin susmaya mahkumdur,
Vurup ensesine, ağlatma felek.
Lale nergiz dolu, dağların mı var?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!