Ne zaman bir umuda tutulsam,
Çıkmazlarda buluyorum kendimi.
Günler çalınıyor
Ömrümün takvim yapraklarından
Bu sabah ta
Sırf senin için açıldı gözlerim
Bir bir sürgüne gidiyor
Yüreğimdeki sevdalar
Kimsenin umurunda değil üstelik
Bu yangın
Bu mahşer yeri
Artık prangaya vuruldu
Bir ses ver tükenmişliğime
Yalan dünyanın çıkmazında
Güller ekmişim meğer
Kaya diplerine
Oysa sana idi
Yalınayak sevdaya koşmalarım
Sesim bir yangın çığlığı
Volkan olur patlarım dağlarından
Geriye bir şey kalsın istemem
Sende gittikten sonra
Alsınlar beni benden şimdi
Vursunlar sürgün yüreğimi
Selam olsun gül yüzüne
Kanmayasın el sözüne
Dünyayı büyütme gözüne
Başı sonu hep yalandır dünyanın
Namertlere muhtaç olma
Yalnızlıklar ellerime tutuştu yine
Uzaklarda sessiz bir çığlık gibi
Kaldı sesim
Sonra bir avuç ateş
Tutuştu bedenimde
Küle döndüm bir akşamüstü
Bu vedasız bir ayrılığın öyküsüdür.
Kınsız bir öfke gibi,
Saplanır böğrüme gecenin hüznü.
Vakitsiz hasretler düşer yürüdüğüm yollara.
Bilinmez acılar yüklenir yorgun sırtıma.
Bir yağmur tutturur gökyüzü
Hiç ummazdım bu vedasız gidişi
Bir yangın ki hiç sönmüyor ateşi
Yokluğunda kararttılar güneşi
Aydınlığım sen olmuş, karanlığım sen
Gidişinle zincirlere vurdun gönlümü
Yüreğim, baharım
Şimdi uzaksın biliyorum.
Sensiz bir kentin çıplak sabahındayım
Gözlerin gözlerime bakıyor
Bu kentin mavi gözlerinde
Bense deli divaneyim hasretinden
Ne yana baksam
Gözlerin takılıyor gözlerimin içine
Değişmeyen bir köşesin
Ömrümün sokaklarında
Neden diyorsun
Daha ne olsun
nasıl anlatsam bilemiyorum ama, gerçekten de değişik (ama muazzam) bir duygu. nette gezinirken tesadüfen rastladım can dostum Fatih SURETLİ'nin bu güzel şiirine. duyguların dile geldiği bu şirin, çok güzel olmuş, yüreğine sağlık... dostumu yüreğinden öpüyorum.