Kaç zamandır seni düşlüyorum maviye kanatlanmış bir gecede. Seni böyle pervasızca seveceğim aklıma gelmezdi. Günlerdir sana yorgun yüreğimin sancılarındasın dirhem dirhem. Ne yaptımsa seni alıp götürecek bir rüzgâr bulmadım. Gün be gün aklımdasın.
Oysa sen mevsimi geçmiş bir bahar çiçeğisin ömrümün çorak topraklarında. Ne zaman hazana dönsem sen yeşeriyorsun. İşte yine yüreğimdesin. Elleri kelepçeli bir divaneyim ben. Yüreği prangaya vurulmuş bir sevda mahkûmu. Dağlar deldim, yolum olmadın. Çöllere düştüm serabım olmadın. Ne yaptımsa ay ışığında gözlerine bakmak içindi sevgili. Mehtabı çatlatacaktım gözlerindeki gülüşle. Yoksun ve olmayacaksın biliyorum. Yüreğim kadar yakın, suçum kadar uzaksın bana.
Seni arıyorum al renkli bir şafakta. Saçlarına son bir defa dokunmak istiyorum sorgusuz sualsiz. Kayıp giden yıldızlarda diliyorum seni her gece. Bak her gece binlerce yıldız intihar ediyor kahrımdan. Güneşim sararmış bir sonbahar yaprağı. Dalgalarım kıyıya küsmüş. Yüreğim bilmem kaçıncı voltasını atıyor avluda.
Işığım, yüreğim can damarım. Neden bu suskunluğun? Sana anlatamıyorum sevdamı ama sen anla artık.
Sürüp giden zamanlar
Tren çığlığı karışıyor yalnızlığıma
Ve gönlüm
Daha on sekizlik bir delikanlı
Yeni tanıyor hayatı
Direniyor cellât suratlara
Sana,
Sana akmaktı sevda!
Dili geçmiş zamanlardan
Ve yetim kalmış çocukların gözlerinden.
Şimdi boğazıma
Acı bir çığlık düğümlenmiş
Bir cehennem yangınındayım
Eyvaaah yârim
Yine düştün aklıma
Uzun bir yol boyunda
Senin sıcaklığını ararken
Yine sensizliğin soğuk kollarında
Ağlarım ağlarım gözyaşım dinmez
Gurbet ellerinde bu hasret bitmez
Uzaktan uzağa sevmekle yetmez
Sevdanın ardından, BAKAR yüreğim
Türküydün sen ağıt oldun dilime
Hasretinin daha nice hüzünlere gebe olduğu günlerdeyim şimdi. Mevsimlerin yarı yarıya tükendiği iklimlerim var benim. Ya sonbahar gibi yapraklarımı döker, ya da kış gibi iliklerime kadar dondurur hasretin.
Oy oy! Daha ne demeli bilinmez, yokluğunun açtığı onulmaz yaralara karşı. İlk yenilgim bu hayata karşı. Nice savaşlar, depremler ve istilalar yaşadı yüreğim. Hiç biri yokluğun kadar enkaz bırakmadı geride.
Dilim lal olmuş bir bülbül. Yüreğim aç bir çocuk kıtlık kıranlarda. Bir yangın yeridir bu şehrin her kaldırımı. Sokaklar ıssız, ışıklar mat ve ağaçlar birbirine sataşır bu deli rüzgârda. Hepsinin bahanesi sensizliğim. Yayından çıkan bir ok gibi yağmur taneleri. Gökyüzüm çıldırmış. Gözlerin gibi duruyor karşımda boğulduğum deniz, yıkıldığım toprak.
Hiç kimse uğramaz şimdi adını sayıkladığım sahillere. Martılar küskün, dalgalar durgundur bu limanda. Gemilerim rotasız. Şimşekler kurşun gibi vurur yeryüzünü. Adına kurduğum tapınaklar ilahsızdır yokluğundan beri.
Ben şimdi gecenin en karanlık köşesiyim. Ömrümün katilini arıyorum daracık sokaklarda. Ruhumda yalancı sevdaların ihaneti. Bir isyan havasındadır ezgiler, türküler. Dili yasaklanmıştır şiirlerimin. Ne yana gitsem mahkûmum sana. Tek suçum sevmektir yar, günahım yok.
Bana senden kalan prangalı bir bahar ve kangren bir yara. Hala kulağımda çınlıyor hüznüme umut katan sesin. Güller çaldım cennet bahçelerinden gözlerin için. Kandiller yaktım yürüdüğün yollara. Acılar içinde gelişini bekledim sabahlara kadar. Gelmedin.
Yokluğunda kaç ışık söndü
Kör karanlık köşelerde
Gözlerinin kıyısında boğuldu
Dilimdeki tüm sözcükler
Adım atsam
Yürüdüğüm yol oluyorsun
Yine yüreğime döndüm
Uzun bir ayrılıktan sonra
Gözlerimde hain bir gecenin
Zifiri karanlığı.
Sana hasretten geliyorum.
Ardımda alacakaranlığa gömülmüş
Yorgunum biliyorum
Korkulu bir gece,
Ürkek bir sabahım
Tenha köşelerde.
Hüzünlerim yaralı bir ayrılıktan kalma
Adımlarını taşıyan sokaklarda
Bizimde düşlerimiz vardır.
Düşlerimiz alabildiğine özgürdür
Ve düşlerimizde de
Barış Tanrıçası’nın kıblegahında
Özgürlük türküsünü söyleyen
Güneş soylu çocuklarımızdır.
nasıl anlatsam bilemiyorum ama, gerçekten de değişik (ama muazzam) bir duygu. nette gezinirken tesadüfen rastladım can dostum Fatih SURETLİ'nin bu güzel şiirine. duyguların dile geldiği bu şirin, çok güzel olmuş, yüreğine sağlık... dostumu yüreğinden öpüyorum.