Unutmam seni,
Gökte yağmur tükense,
Yerde çamur,
Güneşte nur tükense de,
Unutmam seni.
Yollar bir bir ayrılınca,
Ben hep seni düşünürüm.
Sevgililer sarılınca,
Ben hep seni düşünürüm.
Bazen ilkbahar, bazen yaz,
O gözlerin varya senin,
Bulutlardan daha nemli.
Okyanuslar kadar derin,
Ve bir o kadar gizemli.
Ağladı mı, tufan gibi,
Ey mutluluğu ararken yorgun düşen insan,
Sana söylüyorum ne şöhrette ne makamda.
Gerçek şu; bu yolların sonu mutlaka hüsran,
Aradığın yitik, aşkla süslenmiş yaşamda.
Hele bir yokla kalbini neler söylüyor duy,
Yurt bulamam alemde, gönlüm benim firari,
Dünya bana dar gelir, yok benim bir meskenim.
Mavi deniz döşeğim, deli rüzgar yelkenim,
Ben yalnızların sırdaşı, zindanların yari.
Ay ışığı fenerim, kara gökler kanadım,
Ben bu sırrı gönlümde senelerdir taşırım,
Her gece pencerende bir düş olur, beklerim.
Ve yuvasız kuşlarla, öykümü paylaşırım,
Gökte uçan her kuşu öpüş olur, beklerim.
İşte gidiyorsun, nazlı nazlı uzaklara,
Mürteci damgasıyla gezmekmiş alınyazım,
Hakk’a kulluksa yobazlık, evet ben yobazım.
(08.07.12 / Akdağmadeni)
Leyla gibi yaldızlı köşklerde tutsak mısın,
Yoksa Mecnun gibi çöllerde hür müsün bilmem?
Bu kimsesiz ve mahzun gönlüme yasak mısın,
Yoksa ellerin elimde yürür müsün bilmem?
Güneşin doğuşuna bir adam boyu varken,
Her çiçekte kokladım seni, bilsen,
Rengarenk çiçekler, dallar yalanmış.
Bilemedim, oysa yalanmışsın sen,
Yanakta beliren allar yalanmış.
Seni gördüğüm an batıyordu gün,
Bir nesil türedi, açılmakta buldu sanatı,
Ecdadı saymaz oldu, unuttu mukaddesatı.
(13.11.09 / Akdağmadeni)
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!