Eşiğin Taşı Konuştu
Gece, pencerene bir gölge bıraktı
sokağın nabzı usul usul çekildi içinden
bir bardak suya eğildin
yüzünde halkalar açıldı
adının etrafında ince bir ışık dolaştı
Birden, takvimin en sessiz karesinden bir ses sızdı
çocukluğunun cebinden yuvarlanan o cam dünya
bir bilye kadar parlak bir an
yeniden döndü avuçlarına
gözlerin kadar kırılgan
kalbin kadar inatçı
Şehrin duvarları soluk soluğa
her kapı bir sır saklıyor
tokmakları soğuk
ama içeride soba gibi yanan bir kelime var
seni bekliyor
sıradan bir sandalye üzerinde
ısısı hiç eksilmeyen görünmez bir yer ayrılmış gibi
Kulağını dayadın geceye
uzaktan bir çınar hışırtısı geldi
gökyüzü karanlığını kıvırıp sana uzattı
yalnızlığın üzerine örttün
ve tam o anda anladın
yalnızlık, suskunluğun bir adı değil
içeri girmek için bekleyen kapının nefesi
Bir fısıltı yaklaştı eşiğe
sana benzeyen bir ses
adını söyledi, sonra sustu
sustu ama gitmedi
söz gitmediğinde anlam büyür
sen büyüyen anlamın önünde küçük bir taş gibi kaldın
Gördüğün her şey yerli yerindeydi
yıldız yerinde, gölge yerinde, su kendi kabında
ama renkler yine de senden kaçıyordu
onları peşinden koştururken yoruldun
sonra ansızın durdun
duruşunun içinden bir yol çıktı
yol, eşiğin taşından başladı
Taşın içinden geçen binlerce ayak sesini duydum
dedi bir ses
bardağın altındaki halka gibi senden geçip gidenleri
dedi bir ses
adını ne zaman yüksekten söyledin,
hangi gün alçaktan fısıldadın
ben hepsini sakladım
dedi bir ses
Şaşırdın
çünkü o ses bendim
ben, evinin eşiğinde bekleyen taştım
ayağının altındaki küçük dünya
başını koyup dinlendiğin, gizlice ağladığın yer
giriş ile gidişin tam arasındaki ince sınır
kararlarının sessiz tanığı
Ben ki yıllarca suyu tuttum
halkasını sende bıraktım
gölgeleri içimden geçirdim
adını duvarlara sürtmeden sana geri verdim
artık öğren diye
bir sır söyledim şimdi
dışarıdaki dünyanın bütün rengi yerli yerinde
eksik olan tek renk, adını doğru yere bıraktığın anda gelir
Öyleyse dinle
adını ilk kez kendine söyle
yüksek değil
kısık değil
tam ölçüsünde
ne az, ne fazla
bir bardak suyun ağırlığı kadar
Ve kapıyı aç
gökyüzü üstüne eğilecek
çınar yaprakları alnına en doğru gölgeyi koyacak
bilye kadar küçük bir sevinç yuvarlanacak içeri
yürü
taşın üzerinden geç
arkana bakmadan
Şimdi söyle
ben kimim
Ben, yıllardır beklediğin sürprizim
ben, bu şiirin ağzından konuşan sabahım
ben, eşiğin taşında sakladığın en gerçek sesinim
adını doğru yere bıraktın
bak
dünya bir an içinde renk değiştirdi
ve o renk
tam senin gözünün içinden doğdu
Kayıt Tarihi : 14.9.2025 02:52:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!