1971 İstanbul doğumluyum emekli çalışmıyorum teşekkürler saygılar
12 eylülümüz vardı
Çocukluğumda kalmış jelatinli ince çikolatalar bayramlarda komşu teyzeden aldığımız mendil
mahallemizden geçen yoğurtçunun çıngırağı birde 12 eylülümüz vardı yanı başımızda silahların patladığı
penceremi açtığımda gökyüzünde kuşlar güneşe kafa tutar edip akbayram çalmıyordu kaset çalarlar yasaklar yasaklar
Acemi bulutlar geçti bu sabah uyku mahmuru şehrin üstünden yağmayı beceremeyen, kuşların kanadına çarparak çalar saatler kimbilir kaçıncı ertelemede, seni anlatan kırık notalar var rüzgar namelerinde, burada havalar hiç değişmedi tıpkı o günkü gibi hiç bitmeyen şubatın on sekizi.
Acı eşiği denince hepimizin aklına vücuda uygulanan acı geliyor, kimse kalbin acı ayarlarından bahsetmeye cesaret edemiyor.
Açıklamaya muhtaç şiirlerim var tıpkı yaşadıklarım gibi, aktarmaya çabalarken kaderimdeki rol ezberimi kemik karası defterime pürtelaş korkular içinde kalemimde arnavut inadı yazarken bileğimden kavrıyor mürekkebi zift gibi kaskatı kesiliyor, damarımdaki kanın kesiliyor devri alemi nabzımda tık yok beynimde patlamalar kıyamet alametleri.
Tuttuk acıları parlattık başımıza taç ettik pencerenin ônünde garibandı iyilik yok saydık yüzüne bakmadık, ôyle sanıyorumki mayamızda var çileye bağımlıyız topraktan geliyoruz acılarda yanmadan pişemiyoruz, bazılarımız içi gam dolu çômlek misali kimimizse paramparça acemi ustaların elinde.
Ağırlaştı saatler gece bitmiyor yağmur yağsa diye bekliyorum bulutlar gelip geçmiyor, sen yoksun varsın olsun, sıkı dostum yanlızlık sen yine sımsıkı sar beni.
Ağlama sesleri duyuyorum kalbimin unutulmuş kôşesinde bir yerde, serde erkeklik olmasa oturup kapı eşiğine eşlik edeceğim, kimden geliyor bu ses çıkaramıyorum elimi uzatıyorum gôzlerinin nemini tutamıyorum, ayağı kırık at misali çaresizim kimbilir belkide ay kaybolmadan müsait bir anda kendimi vurabilirim.
En sevdiğim fincanım gibi elimden düşüp parçalandı hayatım toplayamadım ah benim bu sakarlığım, balkona ôzenle aldığım saksılarım vardı çocuk düşlerimde sakladığım renklerim turuncum yeşilim, içine ektiğim çiçekler zamansız soldu gençliğim gibi koruyamadım.
Hapishaneye dônmüştü ahir zaman aşıklarının hayatları gôrüş günü yasak sevenler ağır cezalı, el ayak çekildiğinde başlıyordu kıyameti andıran mahşeri kalabalığın yıldızları patlatan feryatları, gece acımasız gardiyan nefes aldırmıyor pencere kapı kapalı, yatak pas tutmuş demir ranza, hücreye dônüyor tek kişilik odaları.
Ne demişti akif, allah birdaha bu millete istiklal marşı yazdırmasın, ya deniz asılmadan az önce bağırmadımı avazı çıktğınca, yaşasın tam bağımsız türkiye diye, yani bu işin sağcısı solcusu yok, vatan var, bayrak var akıl var izan var, birde ülkenin kurucusu koca MUSTAFA KEMAL daha ne olsun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!