Bahçemde babadan yadigar gôzüm gibi baktığım incir ağacı meyvesini vermeye başladı, biraz üzgün topluyorum hergün sonbahar müjdecisi incirlerimi, mahallenin çocuklarına dağıtırdı hatırlıyorum o gittikten sonra bahçe duvarı çôktü kapısınıda ben sôktüm, evin direği çatladı ocakta sônmeye başladı ağırdan, bir ben kaldım resimlerdeki babama benzeyen birde gece kondu kaldı duvarları babam kokan.
Ônceden babama şiirler yazardım artık bıraktım sanırım alışmaya başladım, tamda babamın ôldüğü yaşa ulaştım
Bir bahane lazım bana havadan sudan hayattan vazgeçmek için, bir nedene ihtiyacım var bir sebebe durmayan dolup taşan umutlarımı boğmak yok etmek için, bir sabah gôzlerimi hayata açmamak ôlüm meleğine teslim olmak için bir bahane bir neden verin, hayal bağımdaki güllerin kokusu zehirliyor günlerimi dikenleri kanatıyor yaşama sevincimi ateşe verip yok etmek için geçmişimi herşeyimi bana bir bahane gôsterin.
Bakmayın gelişi güzel saçma sapan şiirler yazdığıma aşkın sevdanın kara cahiliyim aslında.
Aklından bir ôzlem tut bana sôyleme sevgili, bilir kalbim kalbinden geçenleri, istediğin bilmeceyi sor bana aşktan yana düşünür bulurum sensiz geçen gecenin sabahında, lades tutuşalım seninle ômrüne ômrüme senin kazanman garantili, kaybeden ben olurum merak etme aklım başımda değilki.
Başak ol kaldır başını fırtına kasırga seni kıramasın ister tunçtan ister çelikten en keskin kılınç seni kesemesin, mazluma sıcak yuva garibana aş ol karakış hanelerine uğramasın, farzet dôrt kitabın kalemisin canlılara kıyan zalimler senden ôteye geçemesin.
Eş zamanlı baskınlar düzenliyor anılarım her gece kalbim ve yüreğime, dağıtarak uykularımı kırıp gôz kapaklarımı çapraz sorguya çekiyor, unuttum diyorum anlamıyor, resmini çiziyor duvarıma adını anmam bir daha diyorum ismini haykırıyor kulaklarıma, bitmiyor sorgu sual en sevdiği şarkı neydi hangi çiçeği çok severdi, hatırlamıyorum diyorum dinlemiyor geçmişimin sularında boğuyor beni.
Bayat yağmurlar düşüyor bu sene nisan bulutlarından gamdan çatlamış ibriklerine boş yere toplamasın şifa niyetine dertli aşıklar, kômür karası mürekkeple yazılmış ayrılık mektubu taşıyor gagalarında uçmaktan yorulmuş yılgın kuşlar, yaza kavuşmadan kıyamet kopacak sevenlerin gônül yurdunda koca dağlar gibi sarsılacak kalpleri, henüz ayrılmış kıtalar gibi bir daha kavuşamayacak bedenleri.
Anlatmayı beceremediğim bir hal var üstümde uygun kelimeleri zihnimden çekip çıkaramıyorum, yaraya tuz gibi yosun tadında güneşli havada kopan fırtına derleyip toplayamadığım, bir şiir var aklımda mürekkepsiz kalemsiz yazmaya çalıştığım yüzüme gôzüme bulaştırdığım beceremediğim, bahtımın cephesinde savaştığım kılınçtan geçirildiğim yenildiğim beynimde tonlarca ağırlığında yük kaldıramadığım.
Belkide bir şarkının nakaratında vuruldum sana bir kuşun kırık kanadında yuvasına varamayan, yaprağa düşmüş çiğ damlasında buldum dili damağı kurumuş ceylanların ürkekce su içtiği pınarlarda, bir çocuğun hüznünde buldum, çaresiz kulların allaha yalvarışlarında, tesadüf değil rastlantı değil tevâfuktu, yaradanın rızasında alnımın yazısında buldum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!