Akşamın sisli bulvarı
içinden geçiyor şehrin ışıklarının
ve yarası kaynamakta olanların
Ben ne bir mum yaktım
ne galip geldim kıstasında sevdanın
Geçmisimde bir gece bir rüyada bulundum
Çocukluğuma sarıldım
Uyandım
Yağmuru değil gürültüsünü selamladım
Kapağı eskimiş küçük bir defter çıkardım gömleğimin cebinden
Ben kalbimdekiyle yaşarken
Kovanında pervane bir neşterdim dudaklarının
Koyu bir ölümün arifesinde katiline rastladım;
O yokmuş gibi davrandım
Önceki evrenlere benzer bir gecede
Hiç tanımadığım bir kadın eşeliyor toprağımı
Ne cürrettir diyemem
Sövse yeridir
Sövüyor esmer
ruhunu döküp içmişim gibi
Kanıyor sırtım
Denizden şairler, ıslak şiirler kuruturlar
Kırışık sayfalar serer yontulmuş kelimelere
Güneş dokunur saçlarına üzüm tanelerinin
Yıllanmış fıçılarla fermentesiz şaraplar sunarlar
Zamanın insanları, geçmişi kaçırırlar
Ben avcumda bir can tutup asılmayı bekleyen
Ben geceden ölüydüm
sabaha dikilmeyen
Ben sarhoşluğumla yahut ayık olarak
Ben kötülüklerle yahut insan doğarak
Bir yere çağır beni.
Son bulsun ayrılıklar.
Yolum, inadına yürümek olsun yağmurlarda.
Perdeyi sıyırıp bekleyenim ol.
Bir yere çağır beni.
Gül idi gözleri dikeni battı geceye
Gidende yokluğu konanda yoksun yüreğe
Serpilip adı sıkıştı göçtü heceye
Susanda resmine koşanda bildi sözlüğüm
Yazıldı kaderi kalemi deşti baharı
Islak kum dokuyorum, dizlerime varıncaya
Başımda şapkam gibi bir yel esintisi
Şarap gibi, genzimden ciğerime akıncaya
Bir sarhoş bekledim ben, duyuldu gürültüsü
Bir beste çalıyorum, sanki Saito Kinen
Hayal kırıklıkları dostane öğütler verir fakat nereden bilinsin
Güneş bir yanıyla kırıktır bir yanıyla eşiğidir birbirine sarılan kolların
Terk etmek yeridir bugün ait olmadığım bir coğrafyayı
Ne susmak
Ne de konuşmak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!