Halul-u Rahmandayim sifir dortte
Aylardan agustos sicaktan herkes paydos
Yeni bir ayakkabi aldi babam dun cocukluguma
yedisinde geldiler mahhalleye
konuşması bozuk diye dalga geçti tüm çocuklar
zelha kadın avuttu kucağında
sonra dost olduk onunla
izmir'in taşına toprağına
çocukça oyunlarımızı kazıdık
sırtımda açlık çeken kıtaların
çocuklarının çığlık çığlığa bagırışları var
martı sesine benzemez
Bir aksam ustu uykusundan uyandim
Ruyamda seni gordum sandim
Karanlikta zil takip oynardin
Beyaz kirecleri dokulmus bir duvarda
Hic olmadigim kadar mavinin icindeyim
Vucudumdaki bugdaylara guvercinler saldirmakta
denizi tanımamış iklimlerden geldim ben
kurak kurak geçti ilk çocukluğum
kar üstünde kartopu oynamak değildi hüneri babamın
kar üstünde ekmek kazanmaktı amacı
kayağı zevk için yapmazdı köydekiler
kızağı zevk için sürmezdi babam
Elim tetikte
Uzayan karanlık yollarda intikal yapan gençliğimiz
Mayına takılmış yitik birer bebeğiz
Öyle kırılgan öyle de çeliğiz
Bas diyor silaha öldürmeliyiz
Bin çiçekli bir bahar
Uç adima iki volta bir duvar
Teli parlaklığında bir cam
Bize düşen bir çiçek bin kahir
Sevindim
yokuş yukarı büyüdü sesler
odamdaki tek ve yalnız adam kim
bedenimden çocuklarımı çekip alan kadınlar
neden hep mutsuz ve yalnızlar
evlimisiniz
o zaman buyrun kısa da olsa benimsiniz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!