Şiirin Kaynakları:
Acaba bir şiir yazarken nereden yararlanırız; hareket noktamız neresi olur. Hiç,kendi kendimize olduğumuz zaman; “bu şiirimde şu şairin etkisi var,” dermiyiz? İnsanı şiir yazmaya iten bir çok nedenler, etkenler olabilir. Bu yazıda bu etkenlerden “şiirin kaynakları' diye sözettik. Acaba şiir yazarken bizi, “Hadi yaz,” diye iten bir şey var mıdır? Kuşkusuz vardır. Ama biliriz ki, bazı etkenler, bazı nedenler her şairde farklıdır. Farklı nedenler değişik kişilerde daha ağır basabilir. İşte bunu analiz edelim, anlamaya çalışalım,istiyorum. Bu yazı bir denemedir. Edebiyat hakkında, şiir hakkında her şeyi bildiğimiz savında değiliz; sadece düşünmek istiyorum ve düşündüklerimi siz şair arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. İşte o kadar. Burada kimse kimseyi okumak için zorlamıyor. İsterseniz, zamazingo elinizde, hemen zaplayın, bir başka siteye geçin, özgürsünüz. Ama isterseniz, tartışalım..katkıda bulunun,geliştirelim. Birlikte Düşünelim.
Şairliğin Aşamaları; Sencilik Dönemi
2.SENCİLİK DÖNEMİ:
Şair yavaş yavaş kafasını benliğinden, öz egosundan kaldırıp, karşıya baktığında,orada bir insan daha görecektir. Bu insan daha çok “Şairin Sevgilisi”dir. Bu aşamada daha çok Sevgiliye Şiirler yazılır. Doğal olarak,bu şiirlerin çoğu ahlarla vahlarla doludur. Bu dönemde yazılan şiirleri çoğu lirik, duygusal şiirlerdir. Bunları da kendi içlerinde bazı çeşitlere ayırabiliriz:
6.Belli Kalıplara Takılma:
İnsanın kafası bir bakıma bildikleriyle sınırlıdır. Bilmediklerinden korkar, uygulamak istemez, çekinir; sınırlarının dışına çıkmak istemez.Bu gerçek, şiirde de ayniyle vaki..
O bakımdan Türk şiirinde yüzyıllardır yenilik adına yapılan, bazı yeni “mazmun”ların keşfi ve kullanılması düşüncesi olmuştur.
Aruz’un egemen olduğu, üst kademe şiirinde, şiirler belli kalıplar içinde yıllar yılı yazılıp gitmiştir. Şairler de değişen tek şey, belki bazı yeni “mazmun”ların görülmesiydi. Mazmun, anlam, kavram manalarına gelir. Edebiyatta, özellikle Divan Edebiyatı'nda bazı kavramları anlatmak için kullanılan kalıplaşmış sözlere verilen addır. Mazmunlar benzetmeli, cinaslı ve nükteli sözlerdir.
Şurada derenin kenarında bir Söğüt ağacıyım
Boyuma bakmayın siz, ne tatlıyım ne acıyım
Ben doğdum doğalı Allaha duacıyım
Fakat şu kader bana neler gösterdi
Gözlerim gördü, Allah nelere şahit etti.
Bu köyün kızları hep altımda uzandı
Kız Hürmüz, huu, duydun mu? Kalk uyan,bak
Neler oluyor dünyada biraz kulak ver,a be salak
Zeliha’nin kızını,zilli Zarife’nin oğluna almışlar
Düğünler yapmışlar, davul çalmışlar,neler de neler
Senin hiç bu dünyadan haberin yok habire uyursun
Abe mori sen bu uykularda neler bulursun
Ne anlamı var bu işi uzatmanın
Bir yazar sekseninde demiş ki:
Bu dünya çok güzel
Hiç de gitmek istemem..
Öyle mi?
Davullar çalınıyor demek ki düğün var.
Düğün büyük, yükü hep merkepler omuzlar
Merkep demişiz işte, kibarcası eşekler
Atların arkasından hep onlar gelirler
Aslında anırmaları yasaktır ama
Arada sırada su koyverirler hortumlarıyla
Durumumuz iyi, kayıtsız olun diyenler
Balla kaymağı karıştırıp yiyenler
Sokaklarda işsiz,avare gençleri görün
Ülke ülke uçak uçak habire gezenler.
Aman kapanalım, Allah bizi yakacak
Şöyle,asacaksın üç beş kişiyi
Bak o zaman nasıl barış olur
Memlekette düzen kurulur
Kahvelerdeki hava durulur
Böyle böyle işler yoluna girer
Biz kocaman bir milletiz,vatanımız uludur
Ters bakan gözler için yaşamak korkuludur.
Her şeyimiz var,zenginiz işte vatan budur
Göynü gani milletiz AB ne isterse verelim.
Sınırda çeşitli kotalar mı konur,olur niye olmasın




-
Melaike Hüseyin
Tüm YorumlarGüzel bir manzara olmuş yine Hocam! Günlük gibi.
Hanımefendiye selamlar. İncir olacak da yenmeyecek mi Hocam! :-) Avrupada tane ile satılıyor şu incirler. Tanesi söylemesi ayıp, bidolar. Gurbetçim durur meyve tezgahı önünde, bakar şu memleketinden gelen teker teker kağıda sarılı, içi bal dışı ...