Dün bir karıncaya
İşkence yaptım taammüden
Geçip gidecekken önümden
Her nereye yürüse
Bir engel koydum yoluna
Sabırla dolaştı etrafından.
Günah sinmiş yağmuruna, suyuna
Ağaçları meyve vermez bu şehrin.
Dalıp gitmiş bir acayip oyuna
Hakikate aklı ermez bu şehrin.
Gece bu şehirden gündüzü çalmış
Hududunu yalnız Hakkın çizdiği
Bir kutlu sevdadır bendeki sevda
Sırlarını Hak Nebi’nin çözdüğü
Bir kutlu sevdadır bendeki sevda
Melekleri gıpta ile baktıran
Sen, çocukken yüreğime doldurduğum şehir
Balonlarıma üflediğim soylu kent.
Hangi ağızdan çıkarsa çıksın senin adın
Hangi sokağını çiğnerse çiğnesin en çirkef kadın
Asla bozulmaz İstanbul ne rengin ne kokun ne tadın
Yeşil maviye eğilmiş
Mavi okyanus sürgünü
(Bahtına kara diyemeyen
Adına kondurmuş bunu)
Sakın şaşma sen yolundan
Güzel günler göreceğiz.
Ver elini, tut kolumdan
Güzel günler göreceğiz.
Söker şafak, ağarır tan
En berbat halimle üzgünüm
Şiir yazıyorum.
Ne şair olmak sevdası bendeki
Ne popülarite kavgası, yorgunum.
Üzgünüm ve yorgunum yıllara hesap vermekten.
Bir mânâ aramayın yazdıklarımda.
Hey Orman;
“Sana ıssız diyorlar
Issız ne demek orman”
Bir gün kırkımız çıkacak
Mevlütler okunacak ruh-u mücerredimize
Dualar edilecek yedi ceddimize
Al işte devirdik kırkımızı.
Ne mevlüt ne dua ne rahmet
İddialı nameler okundu yüzümüze
Binlerce şehidimiz, milyonlarca gazimiz
Nice destanlar yazdık, haykırıyor mazimiz
Malazgirt'te Alparslan bir Cuma sabahında
'Zafer' diye yalvardı, Rabbinin dergahında
Ve bir destan yazıldı Malazgirt ovasında
Küffar dize gelmişti Diojen'in şahsında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!