Üstüme üstüme geliyor duvarlar,
Nefessiz kalıyorum buralarda.
Depreşir yüreğimde dayanılmaz acılar,
Ölümü düşünürüm, buralarda...
Artık kalmadı eski bakışlarım,
Çiçeklerim ölüyor,
Soluyor çiçeklerim,
Ömrünün en hoyrat baharında,
Kimi üç yaşında, kimi altı yaşında,
Kimide henüz daha ondört ayında,
Kahreden bir tablo...
İnce bir keman sesi sadece
Geceye biçtiğim kefen.
Ve derin bir hastalık ruhumda,
Ve bedenimde zamansız yaralar.
Yüklemsiz bir hayatın,öznesiydim ben.
Soluksuz kaldığım zamanlarım vardı,biliyorsun.
Bir el bekliyorum...
Karanlığında gecenin...
Bir el gerek bana,
Titrediğinde tüm bedenim...
Bir el bekliyorum...
Göz yaşlarımı silecek,
Yıllar öncesiydi dallarda hazan,
Güller hep solmuş idi bülbülde ziyan
Bir YUSUF var idi dağlara sığmayan
Bu öykü işte,o yiğidin öyküsüdür.
Gözleri göklere ve güneşe denk,
Gamzemde güllerin,
Tomurcuğa durduğunu görüyordum.
Ve titremesi kesiliyordu,ellerimin.
Eyvahları sevince dönüyordu,
Alnımda asırlık terimin.
Yüreğimin adımlarını duyuyordum,
Senden başka,gidecek yollar hep yokuş,
Başka başka yollarda koma bizi ALLAH’ım.
Gönüllere çekilmiş, batıl perdeyi,
Yırtacak bir el ver ALLAH’ım.
O kadar nankör ki kulum dediğin,
Gecenin,
Issız karanlığında,duydum,
Rüzgarların ayak sesini.
Gözlerimle gördüm,
Yağmurun raks etmesini.
Ellerim cebimde,
Eğip de başını,
Usulca yere,
Öyle,
Gitmek kolay olmasa gerek...
Bir ara durup ta bakmak geriye
Belki de,
Aslında susmayı öğreniyor insan.
Yüreği feryat ederken bile.
Gidenlerin ardından bakarken bile.
Ve yürürken bile bir tabutun ardından ağır ağır,
Ve ağlayan gözlerle.
Susmayı öğreniyor aslında insan!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!