Nasip dediğimiz yolda yürüyorum,
Köhne duyguların diyarından geçip gidiyorum,
Hayalinle yürüyüp gerçekte seni bekliyorum,
Kısmetim ol diye seni ilahi dergâha ağlıyorum.
Gecem gündüzüm senden mahrum,
Dön demeye dilim varmıyor,
Senin de vicdanın, gelmeye el vermiyor.
Belki yapmadıkların seni hırpalıyor,
Beni de yaptıklarım yıpratıyor.
Kalbinde yer etmişsem ne mutlu bana,
Nedir?
Soluksuz koşar günaha, hakka girersin,
Zaman seni bağlamış, sona götürüyor; görmez misin?
Gönül ehli olmak varken neden zalim olursun?
Zalime dünyada gazap, ahirette azap var; düşünmez misin?
Nedir bu?
Sararmış, solmuş eylül misaliyim.
Durmak istiyorum.
Dört nala akınlar çıkarıyor kalbim,
Hükümsüz kaldı beynim, bedenim.
Ne ektin dünya tarlasında?
Şefkat mi ektin, muhabbet mi ektin?
Sevgi mi ektin, hisseli ömür arsasında?
Şükür mü ektin, ibadet mi ektin?
Takva mı ektin, ilim avlusunda?
Kahır mısın, veba mı?
Yoksa kader çizgisinde bela mı?
Deniz misin, dalga mı?
Yoksa tufan misali sevda mı?
Dost muyuz, arkadaş mıyız?
Yol muyuz, yoldaş mıyız?
Sır mıyız, sırdaş mıyız?
Sizli bizli girdaplarda dolaşan,
Tenhalarda buluşan,
Gönülden niyet ettiysen ilahi mabet güzergâhına,
Aç bak ne var, kalbin varacağı âlemin kıblegâhında,
Yolculuk ne ister, kalbin ne verir, sen ne alırsın?
Kâinat nuru, en sevgili resulün istirahatgâhında.
Niyet olunca nasip,
O sırlı rüyanın bitişine bu âlem nasıl dayandı?
O sevgilinin gidişine, bu can nasıl yandı?
Bir kar tanesi gibi eriyip akan,
Şen şakrak dünya hevesim yandı.
Gökten yeri kavuran güneşin sıcağında susuzluğum,
Çölün serabında susuzluktan çatlayan dilim yandı.
Özlem ağır değildi, ta ki duyunca bana olan hislerini,
Şimdi durduramıyorum, kalbimin bana fısıldadığı vesveselerini.
Bir de hayat vermişken senden gelen hediyelerini,
Kalbim kabul etmiyor, içime sinmeyen gidişin özlemini.
Özledim,
Başımın ağrısına iyi gelen sesini,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!