Kaç kere üzülür insan ruhu acımadan?
Hiç kızarmaz mı yüzü, utanmalardan?
Hiç dili yanmaz mı küfürleşmelerden?
Ölüm yılbaşıdır yaşamın gün batımından…
uzaklar bir yakalasa seni,
yakınlarda unutulurmusun?
yakınlar unutursa seni,
gönüller uzaklara gömülsün...
hiç istemem
debelenecekse yüreğim
tükenecekse sevgim,
tırmalayacaksa kulaklarımı
uğursuz baykuş sesleri
hiç istemem dostlukları...
içimdeki yer boşaltılmış,
kurumuş dere yatağı gibiyim..
içimdeki dümen kırılmış,
ruhumun denizinde rotasızım...
Sanki fırtına esiyor ayların arkasından
Gözüm kapalı yılbaşı
Ocak, Şubat, Mart …
Açıyorum Eylül’ün ikisi.
Sanki takvim yaprakları lodosa tutulmuş
Yanıyor günler bir, iki, üç…
Adam,
Düşecek şimdi döşekten
Dört duvar odada
Tahta üstünde döşek
Döşekte yalnız erkek
Piknik tüpünde
bu ilk ölümü seyredişim
koçum Hasan’ımı kaybedişim
susamışlığım dağlandıkça
nafile haşmeti yaşamımın…
buyurun cemaat!
kılın cenaze namazını
baykuş tınlamaları gecelerim,
sessizliği yırtar geçerim,
sensizlik duvarı yıkılsa üstüme
ölsemde ruhumu ayağa dikerim...
Ne gölgesi akşam üstlerinin
Nede kanlı fısıltıları bencillerin
Çıplak ruhumu susturur...
Ölümcül adaklara sarılırım,
Aşka bıkkın ruhumla
ruhumun kıyaklığını yaşıyorum
soluk soluğa kopuk zamanda.
şakaklarımda kan hayal meyal,
yüreğimin seğirmesi kopuk zamanda.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!