Daha ne göreceksin ömrüm,
Ezel ile Ebet kısacık müddet
Ruhum dans edecek elbet
Esen fırtınalar eşliğinde
Nağmeler sana kalan ömrüm...
Maskemin boyaları akıyor göz yaşlarımla,
Bet sesim ağıtlaşıyor her ağladığımda,
Hatıralarım yaşanıyor hatırladıkça,
Ebruli geçmişim ben seni neyleyim…
Aynalar her gün tekrar ölüyor,
Beşikler salıncaklar, hamaklar,
Dünkü çocuk sayılırım,
Ben buyum,
Ne Utanırım,
Nede utandırırım,
El gün, el aleme karşı...
Gizlenir korkunun karanlığında çakallar,
Tecavüze uğramış ruhları,
Teğet bile geçmez güzelliklerden.
İstila altındaki bedenleri,
Edepsizce seyredilir vitrinlerden.
Esir oldukları öfkeleri,
bir adam,
birecik köprüsünde
yürür fırat üstünde..
yolcu besbelli,bavulu elinde...
omuzları çökmüş hüzünden
otobüsün saati geçmiş
yağmurun altında ıslandığımda,
binlerce damla vurur bedene.
o tek damla ruhuna vuran,
o tek seni islatan,
o mis gibi toprak kokun,
o şehrinin tek sokağı,
bu sabah nefesim kadehte yudum yudum,
mezelerim adsız dan sıcak satır,
içtikçe erir buzkafesindeki yüreğim,
parmaklarıma hükmedemem,
toplarım kelimeleri özlemle,
son fincandaki kahve telvelerinden...
İzbe köşelerde bir fener,
ışığı damla damla süzülmekte.
bir sır saklıyor sanki,
karanlığın küflü yüreğinde.
Duvarda paslı bir çivi,
ulaşmak ırmağın saklı kaynağına,
yıkamak her damlasıyla ruhumu,
içmek yudum yudum doyasıya,
kıskanırım saklı ırmağım suyunu...
gözyaşlarım damarlarıma hapsolmuş,
yüreğime pompalanır.
hüzünlerim desen desen kumaş olmuş,
bedenime geçirilir...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!