Ne çok ayrıyız sevdiklerimizden
Ne çok acılar çekiyoruz, gündüz ortası vakitlerde.
Oysa gece düşmeliydi aklımıza, sevdik dediklerimiz
En çok gece kanamalıydı, kanmalydı sevda yalanlarımıza.
Kalan biz isek, gidenler kim?
Karanlığı, yalnızlığa bağlamadım mı
Geceler boyu, derdinle ağlamadım mı
Seviyorum dedim,hâla anlamadın mı
Ateşte yanıp uğruna dağlanmadım mı
Defterimden silerim, unuturum sanma
I.
Bilmiyorum can bilemiyorum..
Neyin öcü'dür alınan çacukluğumuzdan
Dünden bu günden ve geleceğimizden
Ve neyin bedelini ödüyoruz
Hangimiz
Büyümedik ki erkenden
Hayatın kollarında
Ana kokusunu duyamadan
Alamadan şefkatın tadını
Tadamadan sıcaklığını bir elin
(Sevgililer Günün Kutlu Olsun Aşkım)
Seyyah oldum gezerim şu garip alemi
Eyvallah tattım kaderin her türlü nimetini
Var mıyım yok muyum bende bilmiyorum ya
Gel ey gönüller sultanı sevgili
"Uğraşma! kandıramazsın, kaldıramazsın"
Akşamın hüznü düşerken bu sensiz şehre
Git gide büyüyor..
Umutsuzluk denen çocuk içimde.
Gelmeyeceksin, biliyorum.
Sıcak bir dokunuştu istediğim
Ölümün soğuk yüzüne.
Açmazlarda can çekişmek değildi dilediğim, zamandan
Sensizlikte kahr-ı prişanlığım ayandı
Kasım ruzgarları savuruken umutlarımı
Düşlerimde üşüyorum.
Sarı bir yanızlık düşüyor dallarımdan
Sevdaya dair ne varsa alıp götürüyor yağmurlar.
Hava soğuk
Benim hiç 'Baba'm olmadı biliyormusun.
Baba diye/bildiğim dağ gibi adam
'Benim sığınağımdı, tek dünyam'.
'On üç'üm de devirdim koca dağı
Bombaladım sığınağımı..
Ellerime dünyanın kanı bulaştı
Aşk senle güzel
Gözlerini bir noktaya dikmiş, gecenin gizemine dalmıştı. Karanlığı yırtıp gelen bir sesle irkildi. O anda bir yıldız kaydı. Her zaman olduğu gibi, birilerinin Allah’a iltica ettiğini düşündü. Bir dilek diledi. Sonra, sessizliğe terkedilen sokağa yöneltti bakışlarını. Gün içinde, İnsanların kalabalığından adım atılacak yer olmayan cadde, bomboştu şimdi. Yorgundu, ama canı uyumak istemiyordu. Eğer gözlerini kapatırsa o muhteşem hayali göremeyecekti. Uyanık kalmak ve yalnızca onu düşünmek, onun hayalini kurmak istiyordu. Usulca, yan tarafta duran biraz eskimiş ve rengi güneş ışıklarından yer, yer solmuş olan kırmızı koltuğa kendini bırakıverdi. Gözlerini kapadı. Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Sesi belli belirsiz işitiliyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu. Yorgunluktan ve uykusuzluktan çökmüş olan yanaklarından, iki damla yaş yuvarlandı, dudağının kıvrımlarına. Sonra.. şu sözler döküldü dudaklarından, fısıltı halinde..
-Allah’ım! Sen gönlümdekini biliyorsun. Bunca yıldır çektiğimiz acıların, bir mükafatı olarak verdiğin bu aşkı, ne olur koru. Bizi eski yalnızlığımıza geri yollama. Onu sevmeye, onun tarafından sevilmeye ihtiyacım var. Sen bize ışık yak, yolumuzu aydınlat, yardım et. Ne olursa olsun, sonunda vuslat olmasa bile, kalplerimizi birbirine bağladığın, bağların kopmasına müsade etme. Belki bu dünya da değil ama, hiç değilse ahırette sevdiğimden ayrı koyma. Amin! ..dedi.
Gözlerini açtığında, muhteşem bir ışık cümbüşünün altında, dans ediyordu. Evet rüya görmüyordu, işte onun kollarındaydı. Adeta, bir masaldan fırlamış prens ve prenses gibiydiler. Etraflarında hiç kimse yoktu. Buraya nasıl ve ne şekilde geldiğini anımsamaya çalıştı, hatırlamıyordu. Ne önemi vardı ki, o yanındaydı ya..gerisi boştu onun için. Gecenin ve müziğin tadını çıkarıyordu doyasıya. Sanki bir rüyanın ortasında, kuğular gibi süzülüyordular bir o yana, bir bu yana. Müzik kesilince, kendileri için özel olarak ayrılmış, masalarına döndüler. Kibarca sandalyesini geriye çekti Ekrem, kadın yumuşak bir sesle teşekkür ederek yerine oturdu, tatlı bir tebessüm yerleşti yüzüne. Bu yaşadıklarına inanamıyordu. Hayallerinde bile böylesini düşünmemişti hiç. Farkettirmeden bacağına hafif bir çimdik attı, evet dedi gerçek! bu bir rüya değil, “aman Allah’ım”. Fotoromanlardan fırlamış artistlere taş çıkartacak cinsten şık ve yakışıklıydı Ekrem, gözlerini bir an olsun ondan alamıyordu. Kalkma vakti geldiğinde Taksi bekliyordu onları. Vakit kaybetmeden arabaya binip, yıldırım hızıyla gözden kayboldular. Karanlık bir sokakta, sokak lambalarının aydınlattığı evlerin, silüetleri beliriyordu yavaş, yavaş. Meraklı gözlerle etrafa bakındı kadın. Buraları hiç tanıdık gelmiyordu.
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...