Karanlıktı gökyüzü..
Mevsim sonbahar
Saklandı ay ve yıldızlar
Bulutlarda sağanaklar..gözlerimde sen varsın..
Yeryüzüne düşen damlalarla gel..
Nisyan ile uyanır
Her bahar çiçekler
Bir ben açamadım yapraklarımı
Şöyle sereserpe
Bir ben dallanıp budaklanamadım
Yeşeremedim
Filmi başa sarıp yeniden izliyorum!
İlk bölüm bitmek üzere..
Film kopacak haberiniz olsun(!)
Dursun film tam da orta yerinde
Ve tüm sesler sussun.
N'olur üzerime gelmeyin yıllar.
Borcunuz var hala yarınlarıma
Siz'den alacaklarım bitmedi!
Acı dan başka bir şey vermediniz bana.
Ne zalimsiniz öyle
Yaren olacaksan, düş yola..
Yok olmayacaksan, taş koyma yoluma
Yara açacaksan, girme gönlüme
Var git yoluna.
Ben sensiz de yaşarım yalnızlığımı
Bende ki seni öyle çok sevdim
Ve benimsedim ki..
Gerçek sen'e ihtiyacım kalmadı
Hayatımda sana yer yok artık!
Unut ellerimi..
Gözlerimin derin bakışlarını unut!
Çocuktum henüz. Yeni, yeni bazı şeyleri kavramaya ve düşünmeye başlamıştım.
İnsanlar; birbirlerine neden kötülük eder? Diye aklıma takılırdı hep.
İlk dinlediğim hikâye’ler dedemden savaş hikâye’leriydi. Dedem yunan ve Bulgar harbini yaşamıştı, hatırlıyordu. Sanırım onun çocukluğuna denk gelmişti. Ve babaanne’min babasını yunanlılar, savaş sırasında dilim, dilim kesmişlerdi. Bu hikâye’ler her zaman kulaklarımda çınladı. Bir insan nasıl doğranıyordu? ve neden savaşlar, yapılıyordu.?
2. Sayıdan Devam
Annesiyle Dilruba içeride komiserle yalnız kaldı ve sonunda Dilruba biraz sakinleşince komiser ona soru sormaya ve anlatmaya başladı.
-Benim tüm bunlardan haberim yoktu. Sakin ol kızım. Sen aklı başında bir kıza benziyorsun; Eksiksiz ve hiç atlamadan şimdi tek, tek her şeyi anlat. Dedi ve Dilruba’nın annesini de dışarı çıkararak Dilruba’yı sorgulamaya başladı. Daha sonra Dilruba’yı dışarı çıkardı ve annesini sorguladı. En son annesini ve Dilruba’yı tekrar yanına çağırıp ikisine de ve özellikle Dilruba’ya şunları söyledi.
-Sakın korkma; sana bir zarar veremez artık. Biz gerekenleri yaptık. Sen çok aklı başında bir kızsın ve seni kandırabileceklerine inanmıyorum, Cesur ve dürüst hep böyle kal. Sen doğru yoldan ayrılmadıkça ki sanmıyorum; seni kimse yoldan çıkaramaz! Dedi. Dilduba ve annesi komiserin odasından dışarı çıktılar. Ekip onları aldıkları gibi emniyetten evlerine götürüp teslim ettiler. Dilruba ilk karakol macerasını bu şekilde yaşamış oldu.
Bu gün de böyle heyecanla geçmişti. Artık Dilruba korkmuyordu komiserin sözleri ona cesaret vermişti. Bu arada ev aramaya devam ediyorlardı ve Bursa’ya gelişlerinin 13.günü bir ev buldular. Küçük bir evdi ama olsun onlara yeterdi. Yeter ki huzurları olsun. Evlerine taşındılar sonunda Dilruba küçük bir atölyede mahalle arasında işe başladı. Yazmalara desen basıyorlardı ve o işini çok sevmişti. Haftalığı azdı ama olsun en azından bir gelirleri vardı. Kardeşi Metin de bir boyahanede işe başlamıştı ağabeyi henüz bir işe girememişti. Askerlik yoklaması geçmişti yakında askere gidecek olduğu için iş vermiyorlardı. Küçük kardeşi Neslihan ilkokul 4.sınıfa Bursa'da devam ediyordu.
3. Sayıdan devam
Dilruba’nın sağlık sorunları artmıştı. Kalp damar sorununun yanında bir de, Anksiyete ile uğraşıyordu işteki problemler evdeki sorunlar derken çekilmez bir hayat yaşadığını hissediyordu ve bir gün ailesinin yanından ayrılmaya karar verdi.
Şimdi kendisini dışarı atan Dilruba idi. Evlere sığamıyordu ve içi daralıyordu bir büyük boşlukta asılı duruyordu adeta. Yakın bir arkadaşının aracılığı ile bir bayanın yanına taşındı ve 15 gün orada kaldı. Bir de halk eğitimin düzenlediği bilgisayar kursuna devam ediyordu. Bu arada kötü bir haber aldı 2001 Eylül'üydü ve babası felç geçirmiş hasta yatıyordu. Ağabeyi Çorlu'da yaşıyordu evlenmişti ve iki çocuğu olmuştu. Muharrem babasına bakmak için evini Tekirdağ’a taşımaya karar verdi. Babasını amcalarına emanet ederek Çorluya evi toplamaya gitmişti sadece 3 günlüğüne. Döndüğünde gördüğü manzara içler acısıydı babasını 3 gün boyunca aç ve susuz bırakmışlar altını temizlememişlerdi. Üstelik kokudan dolayı camları açık bırakmışlar ve Mustafa beyin komaya girmesine sebebiyet vermişlerdi. Evet Dilruba’yı çok üzen kötü haber buydu. Tam 15 yıl önce gördüğü bir rüya gerçek olmuştu ve babasını nasıl öleceğini rüyasında görmüştü.15 yıldır babasıyla görüşmüyordu ve hiç konuşmamıştı hastalandığında her şeye rağmen üzülen ve kaderine ağlayan Dilruba gene de babası için dua etmişti. ve acil bir telefon geldi. Arayan annesiydi.
-Baban komaya girmiş. Ağabeyin aradı sizi çağırıyor. Metin ve Neslihan yola çıktı; Sende git babanla helalleş İyi değilmiş. Diyen annesi telefonda ağlıyordu ve evden ayrıldığı için Dilruba’yı affetmeyen anne babasının haberiyle birlikte nihayet kızını bağışlamıştı. Dilruba telefonda annesine şöyle dedi:
-Ben gitmem anne üzüldüm ama bana git deme ne olur! Allah şifa versin bu ölümü kendi seçti. Hak kettiği şekilde cezasını çekti ve çekiyor. Yıllarca bize de çektirdi Allah affetsin: dedikten sonra ellerini açarak Allaha dua etti:
KARAR 22 Ağustos 2008
(Bu gün; yeni bir hayata merhaba demenin,sevinci ve mutluluğu parlıyordu Dilruba'nın gözlerinde)
Yıllar sonra ilk kez umutluydu ve güveniyordu yarınlara, Merhaba demişti hayata, merhaba! .
.
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...