Ağır olsa da hava, kış olsa da mevsimler
Şimdi toplanır bir bir, o tesbih taneleri.
İntikamla söylenen ölüm nağmelerine
Bu toprağın bedeldir, sarhoş meyhaneleri.
Kurban olam, kalk yiğidim!
Hele heyyy! Hele, hele heyyy!
Bak, zafer naraları gökkubbede
Seni bekler, sen de katıl yiğidim!
Gök kurudu, yer kurudu,
Geceler kol gezerdi onlar için,
Geçmiş zaman yazılmış üstlerine şimdi.
Sabahlara duraklar kurulmuştu da,
Güneş'e, aşka inat nisbetteydi hepsi...
Aşk yaşadı.
Zaman, zamana tutsak
Toprağa hasret tenim.
Her ânı vûslat için yaşarım
Her nefesi, bitmek için bedenim.
Kurulmuş bir zemberek gibiyim:
Bende hüzün,
Sizde neş'e var dostlar.
Vur patlasın! .. Çal oynasın! ..
Kahkahalar sarsın beni.
Ben değirmen taşıyım; bana gülmek, zor dostlar...
Öyle ya,
Yine eski bir tarak
Kırık-dökük bir ayna.
Bir de cımbız elinde
Yolda sallanır boyna.
Ah gözleri sürmeli,
Durgun sularına girdim bu gece,
Saçlarını okşadım, yalnızlığının.
Hülyalara dalmıştı / hasretli,
Âşkları dile destandı, mehtabın.
Yakamozlara bakıp da fısıldardı
Nereye, köşe-bucak kaçarak benden
Seni sevmekten başka suçum mu var?
Alnımda derin izler, saçlarımda kar
Nereye ey sevgili, kaçarak benden! ..
Yollarına gül serdim, geçesin diye
Neler geldi, neler geçti yıllardır
Taş üstüne taş mı kondu ne yazık!
Hep aldandık, aldatıldık yine de
Şu gafletten, uyandık mı ne yazık!
Doğduk fakat büyümeden hastayız
Durmadan çalışırken bu yolda karıncalar
Kimi oturmuş kaval, kimi bilmem ne çalar.
Şu halde ne olacak istikbali öyle mi?
Cehennem kapısında akıbet tokmak çalar...
Han değil, hamam değil
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!