Dağlara tırmandım, dağ benim değil
Taşa sırtım verdim, taş benim değil
Ummanlara daldım uçsuz bucaksız
Deniz benim değil, göl benim değil
Odamda asılı bir lüküs lamba
Bir tas su ver bana saki,
Yârin elinden olsun,
Zehir olsun yahut bal olsun.
Bir tas su ver bana saki,
Seher vakti başlar ilk yudum...
Sabah çay, öğlen vakti çay,
ikindide çay, akşam yine çay...
Olmazsa olmazım yatmadan önce,
Ben öldüm senin haberin bile yok
Tuz toplamışsın tuz denizinden
Ellerin parçalanmış yüreğine inat
Acımamışsın bana yine de
Ben öldüm senin haberin bile yok
Anne çocuktan önce ölürse, çocuk ölür
Çocuk anneden önce ölürse, anne ölür
Anne önce ölmemeli, çocuk yaşadığında
Ölüm kâğıdını verdi elime.
Ayrılık zehrini sürdü dilime
İşte o acı haber iki kelime
"Başın sağ olsun" dedi ve gitti
Buzlar eriyende değil kardaş,
Buralara karlar yağanda gel.
İstemem sensiz geçirmek kışı,
Zemheride yorganıma ayaz vuranda gel.
Karlar, mayıs çiçekleri açanda erir burada,
Çıkardım koynumdan gençliğimi astım duvara,
Yer kara, gök kara, bahtım kapkara,
Sanki ben gençliğimi değil, benliğimi astım duvara,
‘Geçti dost kervanı eyleme beni’ şarkısı yoruluyor dudaklarımda,
Ellerim kupkuru, kırış kırış, yaşlı mı yaşlı,
Ninemin devleri hep yedi başlı.
Bir yanım Gazze, öbür yanım Şam
Hangi yana dönsem acı, hangi yana dönsem kan
İsrail dediğin bir kuduz hayvan
Yezit'i aratmıyor bu zulüm
Heybe heybe acı, avuç avuç gözyaşı
Bu firak benden mi, bu gün batımı
Söyle kaç saat, kaç dakika geçti son ölümün üzerinden?
Şu nisan ayında yağan kar elbette hayra alamet değil,
Başımıza taş yağacak, ateş yağacak
Artık bahar da bana ölümü hatırlatıyor, yazda




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!