Gündüzdü
Saat 14.20
Çok karanlıktı
Boyu 178
Alnı açıktı
Sonbahar ayıydı
Küf tutan sokaklara inat
Yürüyorum ellerim cebimde
Hangi hamam tası su döktü caddelere
Neden gözlerim ıslak
Gözlerimi yumsam yürüsem öylece
Yıldızlar kayarken dilek tutmazdım
Korkardım üstümüze gök düşer diye
Azrail'in adını bile anmazdım
Aramıza ayrılık tez girer diye
Tam alışmıştım yokluğuna
Senin varlığın geldi aklıma.
Sustum...
Konuşmaktan daha güzel olan suskunluğuma sustum.
Evet; dudaklarımı ısırdım, çenem titredi, boğazım düğümlendi, yutkundum.
Annemi çocukluğumda kaybettim, otuz yedi yaşımda
Uçurumdan düşer gibi kaymıştı ellerimden
Giderken ' Bir daha dönemem.’ der gibi o derin bakışı bitirdi çocukluğumu
O, köyün en güzel kızıydı, en güzel zülüflü kızı
En yağız delikanlısını almıştı köyün, en anne olacak kızı
Duvarlar beton, pencere demir,
Camlar da karanlık, ışığı bilmem
Her yanım soğuk, buz kesmiş sanki
Zindanda sıcağı unuttum anne
Bir avlu daracık uzun mu uzun
Bir bahar gecesinde,
yarin penceresinde,
bekleyen nazlı güle,
o bülbülün dilinden,
ılık ılık rüzgarla,
içeriye süzülen,
Kaldırdım başımı baktım duvara,
Gözüme ilişti babamın deri yeleği,
Aldım giydim sırtıma,
Kokusu duruyordu üstünde hala.
Bir tas su ver bana saki,
Yârin elinden olsun,
Zehir olsun yahut bal olsun.
Bir tas su ver bana saki,
Seher vakti başlar ilk yudum...
Sabah çay, öğlen vakti çay,
ikindide çay, akşam yine çay...
Olmazsa olmazım yatmadan önce,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!