Yeter artık, var karara;
Önce özün adamı ol,
Mevki-makam koy kenara;
Önce sözün adamı ol.
Nahak yere caka satma.
Türk oğlu unutma, hatırla dünü:
Topyekûn katara bindi Ahıska!
On beş Kasım kırk dört sonbahar günü,
Sanki cehenneme döndü Ahıska!
Nasıl anlatılır böyle bir vahşet;
Dostlar çaya gelmez oldu;
Ah korona, vah korona!
Selam bile vermez oldu…
Ah korona, vah korona!
Artık her yan hijyen oldu;
Aşk ile sana taparım;
Aman koltuk, canım koltuk!
Sen olmasan, ne yaparım;
Aman koltuk, canım koltuk!
İnadım biner katıra;
Türk soyunun bir evladı,
Soyu sopu berrak idi.
"Arif Nihat" denilse de;
"Asya" kadar yürek idi.
Ah vah çekerek gamlanma;
Asıl bayram gönüldedir.
Mekânlarda olursa sanma,
Asıl bayram gönüldedir.
Bir olalım, yeter ki bir;
Doksan dokuz Ağustos, ateşten sıcak geldi.
Bağrıma saplanıyor, sayılardan on yedi.
Her yıl o gün gelince, gözyaşımı tutamam.
Lokmalar hep dizilir boğazıma, yutamam!
Namerdi bol olan, dert dünyasında;
İçi ayan olan sevilmez imiş.
Kimi de gerinir dev aynasında,
Kabahat kürk olsa giyilmez imiş.
Dostlar, vefasızlık intizarında;
Giden zaman gelmiyor,
Aldığını vermiyor.
Başbuğsuz kalan Türk'ün,
Artık yüzü gülmüyor.
Şimdi sağ olsaydın, Yüce Başbuğum!
Nice nadanları adam ederdin.
Soysuza, hınzıra, Türk düşmanına;
Şu yalan dünyayı zindan ederdin.
Turan idi hayallerin, düşlerin;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!