Yabanmış ve yavanmış aynı zamankiler
Kavuşmaz bir belaymış
Taşların üzerime titrediği, göğüsü kabarık yelkenmiş
Aslında,
Birde duvarların altında kalmış, çaresiz bir benlikmiş
İçi boş, içi kavuk, yahut öyle görmemizi istercesine büyük bir vakaymış
Yalın ayak yürümek istedim, bu şehrin öğretileri arzusu içerisinde
Ağlamak istedim, güneşin soğuk batışındaki elveda busesinde
Loş ışıklar altında oynamak istedim, sokak çocuklarının acılarını bastırasıya
Gülmek istedim, doyasıya güldürmek; Hevesi bir çiğ tanesinin süzülüşü esaretinde kalmış,
Gözyaşlarını hayatının anlamına katmış,
Beş duyusuda bombalanmış insancılların,
Cankulağı dinletilerin raks ettiği, garip bir hayal odası
Bensiz ve sevimsiz bir gamze açmış, kemiklerimin sahiline
Berduş bir güvercin sevdalısı,
Tan yerinde, nöbet bekliyor.
Ay’ın üstüne basa basa, dönme dolap çocuksu
Aniden, kendini kaybetmiş bir tellak
Akşam erken dokunur, yeşile
Karanlık bir haber bekler
Hamlesini sivri oynar kızıl pelikan
Yüzyılın buluşması
Taç yapraklarla sarılı sikkeler ile bezenmiş
Ay doğmuş
Akşam güneşi çok serin esiyor kirpiklerimin ucundan
Sen seversin koşmayı
Bırak ambargo koysunlar hayallerinin çağlayan çılgın sularına
Asimile olmuş mecnun bir benlik çağırıyordu yüzüme ışık tutarak
İsmimi hatırlamak istemiyorum
Yarım kalan bir kelebeğin rüyası
Tatsız, ihtiyar ve perişan bir vücut
Kendini her gün zımparalıyor
Ve her gün aynı şekilde kendini zım-paralıyor.
Bu çok dokunaklı..




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!