Medeniyet kırıntıları bah’şolmuş,
Bu egemen sayfaların, paçoz elçileri..
Sizi gidi iskeletor yığınları..
Gözümden helak olun hadi!
Pak olsun hürriyet.
Kızıl Ay,
Nazeronia
Sana baktıkça rahat hissetmek, umudun
Ve gökyüzüne sarılmak gibi, heyecanın
Mutluluğu ise saçlarının uzunluğunda bulmak gibi ve idi
Sana dokunabilmek Kızıl Ay
Akan gecenin sabahında, göz kapaklarını aralayan neşe kaynağını
Güneş misali uyanışları, o bedene nasıl sığdırdın
Gülüşüne veya diyebiliriz, sanırım
Bunu çok güzel savunabilirim
Gamzeli kadın,
Sana okkalı bir merhaba, yıldızlı türküler eşliğinde
Ellerimizin ıslaklığı ile sokak ortasında yakarışlarla koşarken
Daha Dünya’yı evire çevire bile öpmemişken
Ve bir hayli sürü ayak bağı takımı henüz deveran etmemişken
Yaşlarımızın hengover olmuş lehçesine
Tokat atarcasına adımı sayıklarken rüyasında
Ve bir İnce Memet olamamışken abim
Bir adam ağlar kundakta,
Hiç doğmamış gibi ve kimsesiz.
Sadece yutkunmayı öğrenmiş,
Sus kalmış,
Zaman belirsiz.
Zaman kötü incelikler sunuyor bizlere,
Merhaba dorukların engin göze çarpan iki farklı dünyanın yaşam enerjileri,
Bir bilinç ancak bu kadar güzel hitap edebilirdi ve bitap düşebilirdi.
-“Salyapatya yaşıyor musun?”
-“Evet” dedi ve kalbine dokunarak devam etti; -Daima yaşayacağım..
(Güldüler sonsuza..)
Aynamın kayıplar köşesinden seslenir,
Bir düş uzatmış olduğum
Ve çehremin bulaçlarında özdeştiğim akımlar
Yüzümden silinen bir fena asetonlu anlamlar,
Aklımın ücra, zeytin ekmek kapıştığı,
Zamanın eriyen saatlere karıştığı ve daha bir yanım
Çok geç kaldık,
Maatteessüf,
İstila, kor, talan ve hurda
Aklım küfre gebe
Şirk, tenezzüle mayın döşer eteklerinin
Akşam ezanına nahayır bir dakika
Akşam erken dokunur, yeşile
Karanlık bir haber bekler
Hamlesini sivri oynar kızıl pelikan
Yüzyılın buluşması
Taç yapraklarla sarılı sikkeler ile bezenmiş
Ay doğmuş
Tatsız, ihtiyar ve perişan bir vücut
Kendini her gün zımparalıyor
Ve her gün aynı şekilde kendini zım-paralıyor.
Bu çok dokunaklı..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!