Koskocaman gemileri,
Burnu upuzun tankerleri gördüğümde
Kalakalıyorum.
Kaybolana kadar bakıyorum arkalarından ufka
İlk kez gibi her seferinde.
Uzaklardan geliyorlar,
Sislerin ve bulutların arasından seçtim
Beyaz atletli komunist rakılardan içtim
Türküleri dinledim orada
Kafiye için kendimi siktim.
Sadece güneşi görmüştüm çok uzaklarda;
Geceden kalmış külrengi grisi gündüz,
Akşama pek hevesli
İnatçı dalgalar, ya insanı ölümün beyazlığına çağırıyor
Ya da vazgeçmeye.
Ama aklıma geliyor yine de :
Sevmek lazım, hakkını vererek.
Beş kelimelik torbanın ağzı sıkı sıkıya kapalı
İki damlacık mürekkebi kalmış kalemin, ucu kırık
Yalan olmuş kafa bomboş bir bardakta
Sessiz yalnızlığın içinde, bir hayalet nefes alıyor.
Boşuna.
Bakmak, diyorduk hemen arkasından
Dehlizlerde daire çizerken, yitmiş
Işığın duvardaki yansımasına veya külün biçimine,
Son derece ilginç fikirlere kapılabiliriz.
Mesela uzak galaksilere...
Yüzeyinde büsbütün yeşil bitmiş,
Ne şiirim ne roman
Boş bir rafta,
Bomboş bir raf imgesi yalnızca.
Havadaki manasız kelimelerin
Sırasız harfleriyim.
Hedefim yalnızlık !
Ama tek başına yalnızlık değil,
Dopdolu,
Beni sağa sola fırlatacak gizemlerle yalnızlık;
Kelime sağanağının altında boğulup, ayılabileceğim,
Yeni yeni yalnızlıklar türetebileceğim,
Çölde bir kum tepesi gibi İstanbul
Güneş vapurun kıçına vurduğu zaman,
Denizin üzerinde.
Kaplumbağa misali
Diyorsun
Giderim ama nereye ?
Ne kadar uzağa gidebilirim
Gözümü açıp kapatmam onlarca yıl sürse bile.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!