acıya meydan verdin,
mutlu oldun mu?
hadisenin ilkelliğini sığdırırken içine
zavallılığını, garibanlığını da unutmasaydın.
bak, şimdi herkes bağırıyor.
çok oldun artık.
pek çok şey oldu zaman
gül mizaçlar göğsün altında kapanmaz
görmez bakışlıyı denerim. inandıramam
şarapları ağzıyla açarmış, mantarın kokusundan baygın.
doğal yoldan işitme cihazı yüksek seviyede duyarlı, yüksek ihtimal kör birinin yüzünde ki kolay sevgili bulabilme sırıtkanlığına takılmıştı gözüm.
boşboğazlığın üzerine gitmelere bayılıyor, güç bela edindiği kötü adam şöhretiyle, muhatabı malum, yumuşak ortamda kedi edasıyla dolanıyordu.
aslında böylesi açık posizyonlarda kimse davete tek başına gitmemeliydi.
onunla uzun aralıklı, kısa sohpetler ortasında bir çerçevenin içine konuldum, oysa ki konu çerçevenin dışıydı. bende onu bir nevi efesle aynı çerçevenin içine koydum. içerisi oldukça kalabalıktı, kendisine rastlamadım. orada unutulmuş olanların sıkışık nizam istiflendiklerini gördüm.
edebi unutmamıştım, önce koşar adımla sonra uçarak oradan uzaklaştım, yokluğum hissedilmemişti. usta bir manolya ağacının dallarına denk geldim, doğru yolda mıyım diye sordum. yol gidenindir dedi, ama önce beni budalamalısın...karşılığında ondan baharatsız rakılı cacık istedim. fazla da içmemek lazımdı, sonra gölgesinde uyumuş, tembellik hakkımı kullanmıştım...duranı duran duyardı, yola koyuldum...
kalbe çekilmenin zamanı mı olur, kalp kendi bilir sana ne...
zaman zati tuhaf oyunlar oynar, kar vakti alev alır
toprak taşır karı
içinden yanınca bilirsin, başın yüzün kızarır
kar yağar düşmemek için, usulden sanırsın.
gönlüm geniştir,
pek çok yere dokunursun.
bedenim se sınırlıdır,
beklentilerin belli.
gönlüm açıktır,
Yaprakların gölgesinde güvendeydik.
Anlamsız rüzgar yolumuzu şaşırtamazdı.
Henüz çiçekle karşılaşmamıştık. Aç ve balsızdık.
Bir ses, bize çiçeğin öğlen uykusunda olduğunu, uçmayıp sırtüstü yatmamız gerektiğini söyledi.
Uyuyor uyanıyorduk, yavru arılar vızıldıyordu,
gecikmenin zararı yoktur yazları geceleyin
gündüzleyin ısıtarak yalayan yağmurun
esvabın önemsizliği.
en güzel hüzünler,
güzleri
kelimesiz söylenerek başlar
çimlerde özgürce koşturacak
birbirimize baskı yapmayan insanlar olacaktık
bazen taşlar rutubetten bazen ateşten dağılıyordu
sağ ve sol duyular birbirine hızla karıştığında
bütünlük,
bize hop oturup hop kalkmamızı söyledi durdu
gördüm, kar beyazda ki;
en karası,
kara gözlerini.
o sensin.
bir bakış, hınçlıydın.
bilmem niye?
açmış bir gülün dikenine dokunur musun
bir dal budak goncanın körpesine
dokundun,
tek tek özenle koparmak eğlenceli bir merhametti
koparılmak tahammül edilemezdi
ilk öpücük ilk acıdan daha gerçek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!