adı konmadık bir evren uzanıyor önümüzde
adı konmadık çiçeklerle bezeli
adı konmadık nehirlerin aktığı
adı konmadık rüzgarların estiği
adı konmamışlarla dolu dopdolu bir yaşamı sunuyor
bir devin elindeki tepsi
içimdeki piyanonun tuşlarına bastıkça
sesin
yaşanmamış zamanların kurgusunda
sabahladım
erimiş bir yorgunluk
her yanımda salkım saçak
bağlattırmadı gözünü
kolunu uzatıp girişini görmek istiyordu / ölümün
görmek istiyordu
tüfeklerin ardındaki donuk resimleri
birden gözü onda kilitlendi
şu baştaki
bu noktasında söylemin
söylem malum
sevdaya dair
ya sözcükler yetersiz ya da ben
hangisi olursa olsun
bir tıkanma yüreğimde
hangi sınırlar / zorlanan ki
hangi başkaldırının rüzgarı esiyor ki içinde
ne tatlar yüklemişsin ki üstüne
Capetown / namı diğer Ümit Burnu
İki okyanusun buluştuğu kavşak
bir de ordan seyretmelisin dünyayı
harflerin bir ceset gibi yatıyordu
morgunun soğuğunda içim titredi
damıtılmış bir zehirce / iki kelimeydi
şırıngaya çektim
açtım göğsümü / boydan boya
batıracaktım
gün olur
toplarız yıldızları / bir bir
bir yıldız gibi dolaşırız sokakları
gün olur
yıldızlar uzaklaşır bizden
yine dolaşırız sokakları
ne kopuşu yaşamın
ne kaosu
kendimce seni yaşamanın
yüreğimden bir lav gibi fışkıran bu sevdanın
matematiğine de karışamazsın ya
kirmanı zamanın
eğirmeye başladı
vın vın dönerek
o anın resmini
ilk hece doğduğunda
geldiğinde ilk gülümseyiş
boylu boyunca serilmiş
altın sarısı eriklerini emziriyordu / hala
öperek yapraklarını / uzandım bir yılan gibi
kökü hala toprağın yüreğindeydi
tufandı onu yere seren / usulca fısıldadı
eriklerini yemeye durdum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!