nasıl başlayacağını bilememek söze,
nasıl öleceğini tahmin etmek sonra,
ve hemen peşinden,
nasıl yaşadıysan öyle ölürsün diyen bir ihtiyarın,
gerçeği yüzüne bir tokat gibi çarpması…
Sen gittin.
Bende rezillik diz boyu...
Sonra geldim dedin.
Bende mide ağrısı bir ömür boyu.
Şimdi yine gideceğim diyorsun.
Ve Afrikalı aç bir çocuğun şiiridir,
bir parça ekmek.
Ve Filistinli bir bebeğin ninnisidir,
bomba sesleriyle büyümek...
Senin
saçların dağılır,
ben neden toka olamıyorum diye üzülürüm...
Senin
saçların dağılır,
sıkıyor beni anlıyor musun?
yeniden bir kadını sevmeye çalışmak…
yine yeniden bir insanla tekleşmek için çaba harcamak…
yeniden yine çok büyük konuşmalar falan..
ve en sonunda da sevip kalbinde tutamamak…
Gitmek kolaydır küçük kız.
Zor olan kalmaktır,
dizlerin kanasa da
zor olan o kanı gökkuşağına yapıştırmaktır.
Ne zaman bir şiir yazdın küçük kız,
bozdum o kara büyüyü artık…
ilk satırıyım sanki tertemiz başlangıçların.
derken…
unutmaktan bahsetmiyorum.
ve yine derken kendim dahil herkes yanlış anladı beni.
yüzünün en rüzgarlı kısmında
sarı bir yalnızlık ektim
o yüzden şimdi avuçlarımda
paramparça bir sonbahar biçtim
hüznünün en doruk noktasında
‘’Biliyorum yanlışını,
şimdi gökten bir yıldırım düşse yere,
sen o yıldırımı alır nikah yaparsın önüne çıkan ilk herifle..
Ve olayın da belli bir adı olur: yıldırım nikahı…’’
Satır satır atladım yalnızlığın uçurumundan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!