onca işim gücüm yetmezmiş gibi kalktım bir de seni sevdim
portakal kokusunu ilkbahar kokusunu aniden es geçerek
ben kalktım ten kokunu deli gömleği gibi üstüme giydim
hikayeler anlattım sen sustun ben susmayı hiç bilmeyerek
bilmiyorum belki ben konuşurken senin susmanı beğendim
bilmiyorsun belki sen bana git dediğin zaman ben giderek
Kalbim,
paslı bir jilet gibi sözcüklerimi keserek, günaydın dedi! bu sabah da.
Ve nedense,
her sabah bir parçam eksikmiş gibi uyanıyorum hayata.
Dilimden çıkan bu mutlu günaydınlara da aldırmayın.
günden güne azalırken dağınıklığımla toparlanıyorum
hep hiçbir şey umurumda değilmiş gibi davranıyorum
yeni anılar, yeni şarkılar, gurupça gidilen yeni mekanlar
şimdi ne olursun neden diye sorma açıklayamıyorum
bir gülüşün kaldı zaten bende ve bir de esmer akşamlar
elbette bazen özledim diyemeyip gözlerimi kaçırıyorum
bir daha gelme.
gelirsen eğer sana öyle bir sarılırım ki
yarla bir olmak ne demekmiş görürsün…
sonra gözlerime bakıp üşürsün.
bir daha gelme.
bilmiyorum sizde de öyle mi oluyor
böyle fotoğrafını gördüğünde fena şekilde için yanıyor,
nasıl bir şeydir bu anlamıyorsun…
anlatamıyorsun.
anlamak demişken,
donuyorum
Allah’ım…
şimdi,
o kimin hayatını ısıtıyor diye,
ardından saçma sapan cümleler kurmadım merak etme…
‘’Hakkını helal ediyor musun’’ diye bir soru sordu gitmesine çok az kalmış bir zamanda. ‘’Ne hakkım var ki sende’’ sorusuyla yanıtladım onu bende aceleyle.. Ardından ‘’hemen cevap ver lütfen’’ dedi.. O zaman bende ‘’tamam ediyorum dedim.’’ ve akabinde ben helal ettim deyince sen buna inanacak mısın asıl soru bu söyledim. Doğruyu söyleyeceğine inanıyorum dedi..
Sonra anlamadığım halde gözlerimde birkaç damla yaş birikti. Bu kez ben sordum kendime ne hakkım vardı ki onda.. Benim bu dünyada bir tek sevme hakkım vardı, bende bu hakkı sonuna kadar onu severek kullandım. Ya da harcadım aynı şey.. olmayacaktı böyle kafamda deli sorular birikti. Balkona çıktım, bir sigara yaktım. düşündüm hakkım neydi?
Hakkım..
Dile kolay 4 yıl onu sevmiştim, bu tamı tamına 1461 gün eder. Ne zaman el ele yürüyen bir çift görsem istemesem de aklıma gelirdi. İnsanları bırakın, birbiriyle didişen bir çift kedi görsem yine aklıma gelirdi. Birlikte çok zaman geçirdik, ayrıca birbirimizle geçirmemiz gereken bir çok zamanı da ayrı yerlerde fena halde tükettik. Başka hiç kimseye benzemeyen bir kokusu vardı, herkesten ürküp kaçan ceylan bir yalnızlığı vardı. Sanki benle tamamlansın diye, böylesine eksik kalmıştı bu zamana dek. Ben onu sevdikten sonra içimde onulmaz çatışmalar yaşamaya başlamıştım.. Arka arkaya içilen sigaralar, çaylar, ait olmadığım mekanlarda takılmalar.. Ve arkası kesilmeyen pişmanlıklar.. Sonra hayata yeniden adapte olma çabası, gerçek benliğine dönme telaşı.. Ardından hiç olmadık bir zamanda, hiç olmadık şekilde fotoğraflarıyla karşılaşmalar.. bazen ne yaparsan yap olmuyordu gerçekten bunu öğrenmiştim onu severek. yalnızlıkla ilgili evvel Allah hiçbir sıkıntım ya da takıntım yoktu. Ben onu seviyordum sadece. Yorulduğumda yüzünü görseydim, vücudumu yenilenmiş gibi hissederdim. Ama biz hep ayrı yollara yürümek zorundaymışız. Nasıl da kanıyordu içim onla ayrı yollara yürürken anlatamam. sırtından bıçaklanmak duygusu gibi bir şey.. Canın yanıyor. ama hiçbir şeyi değiştiremiyorsun.. Onla ilgili o kadar hayal kurdum ki bir ara şizofren miyim acaba ben diye düşünmeye bile başladım. olmadı. Ne yaptıysam unutamadım. Bu benim kaderim dedim herhalde, ya da bu dünyadaki en büyük imtihanım.. Sustum sonra. yazmaya başladım onu. Söz uçar, yazı kalır cümlesini bile ikimiz için söylenmiş bir cümle olarak düşünmeye başladım.. Hep kalsın bende istedim, elimi her uzattığımda çekip alayım yanıma istedim. Çok şeyi erteledim onun yüzünden. En büyük amaçlarımı bile sonra yaparım bir şekilde nasılsa diyerek savsakladım. Ama onun gibisini bir daha bulamam dedim. O kaçtıkça ben kovaladım. kovalarken ben onu, yüzüme kezzap atar gibi cümleler fırlattı. Aldırmadım hepsini aldım içtim. Bir insan başka bir insanı en mükemmel şekilde nasıl severse öyle sevdim. Şuraya gel dese ‘’neden’’ diye soracak kadar zaman kaybına tahammülüm olmayacak şekilde çok sevdim. Başkaları da sevmişti onu. O da başkalarını sevmişti zamanında belki. Anlatmazdı bana onları. ama ben anlardım. Ben en çok beni neden sevmediğini merak ediyordum. Ama cevap vermiyordu. O cevap vermedikçe ben daha çok seviyordum. O benim dağınıklığımdı, en düzenli halimdi, saçımı kısa kestirmeme sebepti.. Başkaları da onu sevmişti. başkaları da onun için türlü şeyler yapmıştı. Ama benleyken senden önceki her şey yalanmış der gibi gülümsüyordu.. Bir kere ben bu kadar sevilmeyi hak etmiyorum dedi bana. Ben de ona ama ben bu kadar sevmeyi hak ediyorum dedim.. anlamadı.. Bir saniyede neler değişir diye kendimi çok kandırdım. Artık değişse de değişmese de fark etmez. Ama bilmiyorum belki de o gece ben de ona sormalıydım:
ben onunla hiçbir şeyi doyasıya yaşayamadım.
bir kez olsun yüzünü huzurla göğsüme bastıramadım..
ben onunla her şeyi oldukça eksik yaşadım..
bir kez olsun yemek yerken gözlerine uzun uzun bakamadım.
ben onunla hiçbir şeyi saatlerce konuşamadım..
şimdi geri dönmeye yüzüm de yok.
beni affetmeni sağlayacak afili cümlelerim de...
gelsem..
biliyorum yine gideceksin..
gitsen..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!