Şehir de tek başına yürürdü,
Kimsesi yoktu, sevgi vardı yüreğinde,
Masum bakardı, çok konuşmazdı,
Mor renkli yağmurlar aldı onu.
Birine sevdi, henüz gencecikti,
Zararını kim öder bu acının?
Bu kırıkların, bu kayıpların...
Dizeler koydum dünyaya,
Toroslardan göğe uzandı duymadınız.
Şimdi zararını kim öder geçen zamanın?
Sakalı kirli, kalbi yorgun şiirler yazdım.
Sabah erken açılır İstanbul,
Deniz erken dalgalanır boğazda,
Çocuklar blok flütle erken doluşur tramvaya,
Vapurlar doludizgin yürür,
Balıkçılar umut oltaları atar dalyanlara.
Dün akşam yağmurda gördüm onu,
Türkü dinliyordu bir duvarın eşiğinde,
Gökten düşmüş umutları vardı,
Çizikleri, kırıkları vardı,
Sanki üstüne devrilmiş koca bir gezegen vardı.
Sordum, bu kalbinde tüten neyin hüznü?
Yağmur yağdı çöllere gözlerinden,
Akasyalar açtı güzelliğinden bozkırda,
Çiçekler döküldü İstanbul'a kalbinden,
Gülüşünden aktı mavilerin en mavisi.
Aşkın diliyle anlattım seni, cahillik mi bu?
Sen gidince bu şehirden,
En alt katında yaşamayı öğrendim hayatın.
Kitaplar da yaşattım seni,
Mısrası gülüşüne benzeyen,
Dörtlükler diyarıydı gözlerin.
Fesleğenler susuz kaldı sen gidince,
Sen göğe bakınca bulutlar şiir yazar.
Sen hep göğe bak sevdiğim,
Şiirlerle yağsın yağmurlar...
Sevgili yar,
Seni unutmak için İstanbul'u sevdim,
Sonra denizini,
Sonra ağaçlarına sevdalandım,
Göğsünde bir çocuk gibi uyudum,
Tüm sahaflarını birer birer dolaştım,
Bu günler de her şeyi ayrılığımıza bağlıyorum,
Neden sevmedin diye kızmıyorum,
Gitmeye mecbur bırakan yollara sitem ediyorum.
Unutmaya çalışmıyorum da,
Çocuklar mahallede sevdamızı konuşuyor,
Unutmaya çalışmak aptallık olmaz mı şimdi?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!