şehir mi zalim, biz miyiz şehri zalim kılan
şafaklar mı renksiz, biz miyiz renkleri solduran
sokaklar mı yorgun biz miyiz sokakları yorgun kılan
hevesim soğruldu
şevkim zeril zebil
Oturup, bu muhteşem, adam boyu yalnızlığı kutladım kendimle
Varlık içindeki yoklukları büyüttüm içimde
Çokluk içindeki azlıkları besledim kederimle
Bi ara omzuma yaslandım
Ağır geldi yüküm yıkıldım….
(tutulma)
Aynalara düştü feri sönmüş güneşler
Dirhem dirhem sızarken çatlaklardan gece
Ötenaziye yatırılmış bir beden vardı elde
İlacın dozu acıta acıta mı verilse,
Ayrıştı bedenden benliğim
Sanırım iyi değilim
Saçıldım.. döküldüm.. dağıldım…
Bu, yarım yamalak kalan ben miyim! ?
Siyah beyaz bir kareyim
-akşam-
Sinsi bir gece çöküyor omuzlarıma
Puslu ve alabildiğine kuşanmış
Kan kızılı eyvahlar geçerken zihnimin her zerresinden
Eskimiş fotoğraflar can çekişiyor sokaklarımda
Ve her taarruzda ömür devriliyor
Siyah beyaz
Biraz toz, duman biraz
Göz gözü görmez
Tipi gibi biraz
Savaş ve barış gibi
Tadı; yavan biraz
Ay ışığı saçlarından damlıyordu
Karanlıklar şehrinin bulanık sularına
Ve içi ürpermeye durdu yakamozların
Keskin bir ayazın avuçlarında
Kıvranadururken yıldızlar
Bir can acısı sarmaladı çepeçevre dört yanı
Tamam…
Kuşandım! ...
Bilediniz madem
Bu keskinliğe tahammül edin!
Evet buz kestim! ...
Zifiri zindan karardı
Ay söndürdü ışığını
Dumanlar yükseldi
Şehrin köşelerinden
Uğultular boğuldu kara haberlerle
Belki de lüzumsuzdu, gereksizdi,
Fuzuliydi gelişim dünyaya
Belki bir boşluk eseriyim
Belki boş bulunmuşluk zafiyetiyim
Kim bilir belki geç kalınmış bir pişmanlığım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!