Sarı bir hayat…
Bi’ köşesi yanmış…
Yazıları silik…
Mürekkebi dağılmış…
Aşağı tükürsem; sakal
Yukarı tükürsem bıyık!
Acı…
İnceden…
Ta derinden bir acı
Keskin, sivri ve ince bir sızı
Ömürlük cinsinden
Tarifi?
Kaya gibi oturdu içime hayat
Mıhlanıp kala kaldım olduğum yerde
Çakıldım…
Oyun bitti…
Senaryo tıkandı
cenk
Birazdan öfke dolacak gözlerime
Yangınlar saracak dilimi
Dağılıp bedenim bin parçaya
Düştüğü yeri yakacak cayır cayır
Kendime yenik düşüp savaş ilanedeceğim sana
Ellerim vardı küçücük
Çakıl taşları bile sığamazdı
Kâh soğuktan morarırdı parmak uçlarım
Kâh çatlaklarla dolardı ellerim
Kaç defa kızmıştı annem
Oynuyorum diye çamurlarla
Ben ordaydım kuşanılırken en ağır silahlar
Zırhlar kuşanılırken ben ordaydım
Yorulmuştu siyahlar, karanlıklar yorulmuştu
Zerre kadar ışık huzmeleri fethetmeye hazırlanırken
Esaret altındaki sokakları
Olan oldu!
Geç kaldığım kendi hayatımdı
Şimdi avuçlarımdaki bir avuç kırıntı da
Savrulup gitmesin diye alelade bir rüzgârda
Sımsıkı tutuyorum yumruklarımı
Geç kaldığım kendi hayatımdı
Eksik hayatımızla ebedi yalnızız bundan sonra
Kan soluyor ruhum, keskin bir gecenin sırtında
Delik deşilmiş canlar son tangolarını oynarken
Sızım sızım sızlayan yaralara avuçlar dolusu tuzlar kar etmiyor
Soluk bir mum ışığı hayat veriyor bezgin gölgelere
Siluetler silik…
Örselenmiş hayatlar geçiyor şehrin köşelerinden
Soluk renkli siluetler diziliyor pencerelerde
Perdelerde yorgun düşmüş siluetler
Gözlerde bi donukluk, sözlerde vurulmuşluk…
Can çıkarıcı anlar çörekleniyor bağırlara
Asılı kaldı cümlelerim
Her gece kan revan içinde
Her gece eceliyle cebelleşmekte
Rakı sofralarındaki her yudum
Daha da cayır cayır yakıyor dudakları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!