İki şubattı.
Kor halde bir ateş düştü dünyama
Yaşlı,yorgun olan
İçim ısındı birden.
Hoş gelmişsin
Canımın canı cemrem.
Nasıl kıvrak hamlelerle kaçtı zaman anlayamadım
Senelerce kazanacağım,kazandım derken
buğün aynaya bir değişik baktım.
Çocukluğum gitmiş,gençliğim bitmiş
gözlerime yarım katarak inmiş
saçlarım ağarmış,dişlerim çürük
haydi kalk yerinden
sıkıntını bırak burada
Bin atına,git, çık dağın tepesine,
otur kayanın üstüne,
bak geniş ovalara.
Şanslısın bugün havada güzel
Sanatçısın,
yaratıcı ve hiçliği gerçeye döndüren
kusursuz işinin erbabı,zanaatkârsın sen.
O güzel bahçede,mis kokulu kırmızı gülü
Ve gülüne şakıyan bülbülü,
Hiçten var edensin SEN.
Nasılda tanırlardı o güzelim kuşlar seni
Musevved, Meverdi, Bagdadı,Şekkeli
hele iki tane yapışkan vardı
biri alaca diğeri doru renkli,
takla üstüne takla atarlardı havada.
Öğrenci iken ne yapacağım diyordun.
-okulun var,öğretmenlerin var
kitapların var,çalışacaksın.
Tahsilini tamamladın,sordun.
-bir iş bulup çalışmaya başlayacaksın
Denize düşmüş buldum kendimi,
etrafta,görünen bir kara yok,
kara dalgalar üstüme geliyor,
düşünce denizinde,
yıldızlar gökyüzünde.
Hangi yöne kulaç atsam fark etmiyor,
bir akşam ben eve gelmeyeceğim,
bir akşam yemekte olmayacağım,
bir gece yatağımda yatmayacağım,
O gün sesimi kimse duymayacak,
O gün ben sizinle olmayacağım.
Ertesi günde,sonrası günlerde,
Sofracı,getir sofralıkları,donat sofrayı
bak oturduk,sofra başına
sofralıklardan sevgiyi peşin getir
bırak sofranın ortasına.
Sensizlik;
tüm umutların,
içeri girmeden
kapısı önünde bırakıldığı,
Cehennemin ta kendisi.
Ömer Erkoç oğluyum
Oğuz Türk'ü boyluyum
adım Cemal Erkoç tur
ben Kilis iline bağlıyım