O belli belirsiz bir gündüz hayalidir,
Günah sözlerinin gizli tövbesidir.
Hem şen hem her yanıyla melaldir.
Tozlu kanaviçelerde lirik bir desendir.
O şimdi her yıldızda bir renktir.
Yağmur yağar da ıslanırsan,
Dolup taşan su kanallarına mı,
Issız kalan kaldırımlara mı,
Yoksa seni ısladıkça durulan,
Yağmur damlalarına mı bahşedersin bakışlarını?
Ya da bir saçağın altında,
Sabah beyazlığında
solmuştur gece çoktan,
Ve benim rüyalarım,
Rüyalarımdaki sahte sabahlarım,
Dedim ya solmuştur,
solmuştur çoktan...
Güneşe benziyordun sen ışık olarak,
yıldıza benziyordun...
O sabah uğurböceğiydin
O sabah yaşamaktın.
Aramızda bir sınır vardı upuzundu...
İstanbul’ un nesi güzeldir?
Diye sordu bir Japon.
Dedim ki ben de yabancıyım,
Gel beraber bulalım.
O dedi ki ben duydum,
Meşhurmuş Eminönü.
Ellerin bir küçüktür bir küçüktür ki sorma gitsin. Sana dokunsalar çok ağlarsın. Çok güzelsin ya başkalarının gözleri için.
Kış gelince çok üşürsün. Adını annen koymuş senin, baban da kabul etmiş. Saçın küçükken sarıymış, sonra siyahlaşmış.
Uçan uğurböceklerini seversin sen. Meyvelerden eriği, renklerden yeşili seversin. Çiçeklerden menekşeyi, günlerden perşembeyi seversin.
Anahtarlara bakıp ağladım gariptir,
Şunların becerdiği gibi,
ben beceremedim hiç açmayı
kalplerin kilitli kapılarını.
Düşen yapraklara bakıp kızdım sonra,
Anne bizi okuttun ama
Kendin okumayı bilmezsin...
Ve biliyorum ki
bir gün yazmayı öğrensen
ilk önce
bir kalp şeklinin içine
O akşam,
Sonu mutsuz bitmiş bir filmdik ikimiz.
Ki Beyoğlu’ndaki nice sinemada
vardır benzerimiz.
Bize benzeyen tek filmler değildi ama...
Örneğin şu eskimiş terlikler de bize benzerler.
Gözlerin ağlamaklı,
sızlayan bir yanı var.
Kalbinin
ve ötesinde senin
güzelliğinin
dertlerin var.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!