Hani belediye otobüsü beklerken,
Duraktaki reklamda görüp imrenmiştik o yere,
Hemen aşağı sokağımızda yeni açılan bir kafeymiş.
Dükkanın önüne vardığımızda,
Lüks cam kapılar
ve içerideki zengin görünüşlülerden,
Sen ne güzel ağlardın
Ve gülüşün de bir o kadar güzel.
Özlemin susuz ceylanları,
Hüznün söylenmemiş şarkıları,
Cesaretin rüzgara direnen yaprakları
hatırlatırdı...
Dört duvar arasında bir pencere
Her sabah dolar odam güneşle.
Yaşam telaşı erken başlar evimde,
Her sabah dolar kafam endişeyle.
Dört duvar arasında bir kapı,
Bir küçük sevincim var
Bir de düşüm.
Bir düş kırıklığının hemen ardından
Bir yamacım var şimdi, yemyeşil.
Bir sana aşığım anladım,
Bir de sana, özünden ötürü.
Hep bir mucize bekliyorsan...
Tabiatın sihrini çözecek bir anahtar
Ve fısıltı şeklinde kulağına dokunan
Bir sır istiyorsan... dinle!
Her bulut ağlamaklıdır sabahları,
Ser şu örgülü saçlarını omzuna,
Ve gül o pespembe dudaklarınla.
Sen değil misin ki buraların ay kızı,
Ağlamak uyuşmuyor hiç adınla...
Al eline bütün umutlarını,
Kapatmam hiç kapıyı
Söndürmem ışıkları
Belki gelirsin diye...
Umudumun penceresinden,
Her gün bir güvercin,
Süzülüp gözler gökyüzünü...
Ben gökkuşağında kırılan belirsiz bir renk,
Güzün düşen yapraktaki yitirilmiş ahenk.
Sense okyanuslarda kayıp bir ıssız ada,
Saf neşelerin ardındaki elemli seda.
Kaçarız bir cesaret versen,
Kaçarız örneğin Singapur’ a...
Kıtalararası severim seni, o kadar derin.
O kadar da derin ki yine
benzer okyanusa...
Her masanın üstünde
doğaldır bulunması bir kurşunkalemin.
ve hoşgörüyle bakınca
biraz daha dağınık birinin
normal karşılanır unutması
bir disket, bir çay bardağı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!