En büyük bu, şu, o dedin de n’oldu,
Bağ bahçe baktın da gül, çiçek soldu,
Serseri, eşkıya dünyaya doldu…
Geçer gider kervan yolcusun uyan,
Menzile az kaldı birazcık dayan…
Ey Gülüm; gülümse gönlümü eyle,
Bakışın ısıtsın içim üşüyor…
Konuşma, elim tut, aşkını söyle,
Bakışın ısıtsın içim üşüyor…
Hangi ışık olsa bir zaman söner,
Dünya bir han sen yolcu bitme, tükenme, yanma…
Dert bir değil üzülme haline ey azizim…
İnsanı sev, say lakin herkesi adam sanma…
Sakın ellerin düşme diline ey azizim…
Dağların tepelerin rüzgârı karı olur,
Kim bıraktı seni öyle başıboş,
Tımarın gelmiş de geçiyor bile…
Kuyruğun ardından diyar diyar koş,
Tımarın gelmiş de geçiyor bile…
Yetimin gözünde yaş kalmasa da,
Saçların dolanır eline,
Parmakların yakar gülleri…
Sevgin, gurbete savurur…
Hasretin, ısıtır geceleri…
Kapılır giderim seline,
Bir destan duyardım, yeni okuryazardım…
Çocuktum; sarılır, ısıtırdım askerleri…
O askerler ki; kahramandı gerçek,
Kardan yorganlara sarılı resimleri içimi üşütürdü…
Nefesimle ısıtırdım o solgun yüzleri…
O yüzler ki; beyaz bir güldü,
Beni arama, vazgeç
Balıklar adımı söylemez sana...
Sularım yakar ellerini,
Buz keser ateşim...
Bir şey söylemek istemiyorum;
Mesela Kayseri’den bahsetmek ya da
Sensiz sokakların çıkmazlığından,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!