Bu son olsun
Kor ateşten hayal kırıklıklarım
Bitsin, gitsin
Saf temiz adanmışlıklarım
Yetti artık
Canım diye diye canımdan ettin beni
Söküp üzerinden geçtin, senle dolu kalbimi
Çok ahlar ettim, çok yandı canım
Dünya senin olsun, ben mahşere bıraktım
Gözümden akan yaşlar, güz yağmuru gibi
Çok dertleniyorum bazen kendimden başkasını
Düşünüp duruyorum onu öylece hududumu aşarak
Söylesem olmuyor, söylemesem içime tükeniyorum
Bir soğuk su vuruyorum yüzüme, Ya Rabbim diyorum
Haydi kalk ne olursun ayağa, sarsıl kendine gel
Hiç düz bir çizgi çizemedim ben
Hep çıktım yörüngeden, ama
Unutmadım varacağım yeri
Varamadım ama çok yaklaştım
Öyle sandım belki de, avundum
Güç oldu kopuşum bugün Avrupa’dan
Kimler bu trafiği kilitleyip kapatan
Şükür ki veriyor sabrını Yaratan
Ah İstanbul, of İstanbul, öf İstanbul
Burak Duru der ki ben Divane’yim
Serin ve kısmen ıslak bir İstanbul akşamında
Tıkırtılı ve seri adımlı ayak sesleri var kulağımda
Bir aciliyet, bir telaş ve bir şeylere yetişebilmek kaygısı
Ve her bir dimağda bunun normal olduğu algısı
Kar ve zarar, suç ve ceza, iyi ve kötünün tam ortasında
Bir şey var içimde, öyle yakın, ama öyle derin
Anlamlandırmak istiyorum, yetmiyor lisanım
Olacak olandan mutlu ve emin
Beklerken ümitle, kaygılı bir haldeyim
Gözlerim kanlandı, doldu, taşacak oldu yaştan
Aşk ile Rabb’ına feryad edenin
Gül gibi dileğini kabul etmişler
Sen gibi yarini bedbaht edenin
Aşkını ele rüsva etmişler
Kul gibi eli pençe divan olmuş
Yalnızken acıyor canımın içi
Gün gibi ortaya çıkıyor
hissettiklerim
Yazmayı sürdürüp dökmek istiyorum
içimi
Kahkahalarla güldüğüm fotoğraflarıma bakarken siz
Cenaze namazını kaçıracaksınız
Vura vura tempo tuttuğunuz tabutumun içerisinde ben
Yıkanacağım kendi gözyaşlarımla son kez
Diyecekler ki biz iyi, mutlu bilirdik onu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!