Sordun mu hiç
Oğlum
Nasılsın dedin mi
Küçükken daha...
Sen küçükken umurunda mıydı
Baban
Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme! .. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak...
Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin...
Tamam mı? .. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak...
Bezmiş hayatlar satılık
Cesetler yürür
Korkarak
Gölgeden kaçar gözleri
Ürker sesinden
Unutulmak ihanet
Bağışlayın beni
Anlamıyorum olanları
Sebepsiz
Bir savaş hengamesi
Yenilgilerden
Yükselen fil kulesi
Bu acıyı kabullenmek yetmez
Daha bi kanatmak gerek
Aslında
Bastırıp hayatın ciğerine
Sakın dinmesin diye
İçimde
Savaş mı veriyorsun sen
Aldığın barış mı elinden
İsyanın var
Esareti inkarına
Ruh mu veriyorsun sen
Can mı
Düz tut ahırın kapısını
Açılmasın
Geceden
Günahlar ağlar...
Samanı karıştırdın
Unutma
Güneş herşeyin tam tepesinde...
Ama yinede sündü gölgeler
Yan çevirerek rüyaları
Kurutulmuş hayaller
Asıldı mezar taşlarında
İki dünya arasında
Bir damla suyum ben... Kader süzgecinden damıtılıp belirlenmiş toprağa düşen... Toprağın içine alıp çamur ettiği ve maveradan gelen hisle yeşerip şekillenen...
Minicik yürekli bir bebeğim ben.. Ayrılıkta hayatta kalmak için ağlayarak nefes alıp veren... Masum ve her şeyi bilen...
Yavaş yavaş yürüyorum ben... Her adımda biraz daha ilerleyen... Anlamını bildiğim eşyanın isimlerini öğrenen... Şimdilik bilinmeyeni bilip, hala melekleri hisseden...
yağmur elleriyle toplamıştı çiçekleri
gözyaşlarıyla yıkamıştı birde
tertemiz olsunlar diye
yakışmazdı ellerine
kanlı çiçekler
ne yağmurun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!