Ben senin gerçeğinim...
Sen beni bulduğunu sandığın o buzlar arasında aslında kendi sıcak bir o kadar da içten ama dışardan kaskatı görünen yüreğini keşfetmiştin. Öyle bir keşfe çıkmıştın ki ne kararan güne ne doğan güneşe aldırmadan, kar soğuk çamur dinlemeden kendi içinde sonu olmayan bir yolculuğu göze almıştın sen. Onca emekten sonra şimdi ne beni bırakıp gidebilirdin ne de yanında götürebilirdin sadece benimle yaşayabilirdin ve bunu biliyordun...
Beni, yani senin gerçek yüzünü kabulleniş bir çirkinlikse evet tüm geceler boyunca örtülü kalmıştı bu. Aydınlıkta kalan yüzün maskeydi ve ben o maskenin altındaki yüzü tanıdığım halde bir de sevgi serpiştirip beni avutmaya çalıştın. Bir tanrı vardı yardım isteyebileceğin o maske ile ve ondan beni yaşatmasını istedin. Bunu ne için istedin? Bende olduğunu sandığın ama aslında, peşinde yüzlercesini gözü kapalı hayatını hiçe sayarak ölüme götürecek olan, bir zamanlar sana aitken bana verip sonra unuttuğun o berrak tılsım için mi? Ne kadar da unutkansın!
Bildiğin her şeyi unutarak gelmiştin o gece. Buzlar arasında yüzyıllar geçmişcesine yorgun, ama her an gelecekmişsin gibi umutla beklerken. Elin elime değdiğinde oluşan o sıcaklık benim umudumun ateşimiydi, bize ağlayan güneşten gelen bir damla göz yaşı mı yoksa sen umduğunu bulmuştun da onun sevincimiydi? Evet geçiciydi bu sıcaklık yine benim ellerim morarmaya mahkum kalacaktı, senin ellerin de umduğunu aramaya devam edecekti ama... Yinede değişmemişti hiçbir şey ikimizde biliyorduk...
Beni bulduğun zamanki mutluluk bir de üstüne sevinçli ellerinin sıcaklığı öylesine rahatlatmış ki beni. Seni beklediğim tüm uykusuz gecelerin acısını almışım, başım dizlerinde, ellerim ellerinde. Güneş henüz doğuyormuş ve gökyüzünün kızıllığıymış gördüğüm meğerse ve sen yanı başımdaymışsın hala. Beni yani senin gerçek yüzünü seyrediyormuşsun. Yine Tanrıya teşekkürler mırıldanıyormuş dudakların... Seni doyasıya seyredebildiğim, hatta sevebildiğim evet evet seninle bu aşkı yaşayabildiğim şu anda ne senin önemin var, ne zamanın, ne mekanın, ne bu dünyanın ne de öte dünyanın. Bir tek ben önemliyim ve sen bunu biliyordun...
Ne iyi ettin de geldin benim dünyama, sen gerçeksin ve buraya gelemezsin diye bazen karamsarlığa düşsem de yinede bir umut vardı içimde geleceksin diye Burada öylesine güzel yaşanıyor ki aşklar, acılar, nefretler, kıskançlıklar ancak yaşamakla anlaşılır. Hissettiysen eğer ellerini bırakmayışımı, sende bırakmasın diye ümit ettiysen ve aklından her geçen yerine geldiyse sende yaşamışsın demektir ve anlamışsındır da. Ve en önemlisi yaşadığını ancak sen biliyorsun ve hesabını da ancak kendine veriyorsun.
Tüm iyilikler bitti
bundan sonra
kin ve düşmanlık var
artık
kan ve acı
büyüttüğüm intikam ağacı
Zurnanın
zırt dediği yerde
davulun bile tahammülü yok
aşina olduğu sese...
karanlıkta
karıncanın ayak sesi
Derdi sevdiğin yardan alsın gözlerin
Ömrü verdiği yerden çalsın gözlerin
Gelen geçen görsün halin sorsun
Kıyam dursun ağlasın kapansın gözlerin
Şimdi
Yeniden yaş otuz beş!
Kalan ömrün
Yarısını bitirdik...
Ortasından başladık taa
En başını yitirdik...
Baba bize bunu yapma!
Baksana bi yüzümüze...
Abime bak
Minicik ellerine bak Emirin...
Nasılda gülüyor gözleri...
Gözlerimize bak baba...
Sevgi ruhun minnettarlığını taşır bedende... Büyükten küçüğe ve nesilden nesile... Sabır büyütür nasırlı eller toprakta. Gelinciklere borç verir hayatını bir kadın.. Yıllar önce aldığı borcun yerine minicik bir diyet olsun diye... Sonra bir adım daha öteye; büyüyüp yürüyecek dağlara yol verir sırtından... Sevgiyle yücelen ruhundan...
Kendi başarılarımı kıskanmamalıyım... Giyindiğim çuvallar yakışmaz sonra, korkuyorum... Zamanın donduğu anlar da olmasa peri bacalarından ibret almazdım sabır adına... Yüzyıllara meydan okurcasına ayakta kalmak, tüm darbelerden sonra var olabilmek ve oldum diyebilmek... Riyakarlık değil bu, heder etmedim sevgiyi...
Ölsem bile ölmemeliyim şimdi. Yalnızlığa kurduğum bulutlardan inmeliyim, dondurulmuş zamanlara bir şimşek gibi çığlıklar eşliğinde sessizce... Çözülsün artık zamanı hapseden buzlar... Unutmadan devretmeliyim borçlarımı gelecek neslime... Yorgun bedenlerden almalıyım ruha can katan ağır sevgiyi kendi sırtıma...
Boşlukta
Dans eder düşünceler
Çırıltılar eşliğinde
Yapraklar havadayken hep
Yıldızlar misali
Darmadağın
Yedeğinde canlar
Akşam yanılgısıyla
Gülümseyince hayat
Cenneti aramaz ruhun
Açılan kapılar
Sinirsiz küfürler
Beni öldürüşünü dinledim
Süslü sözlerinde
Allah adına
Yeri kurbanlar
Ararken sen
Kuklaları konuşturup
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!