Gece ağlarım,
Gündüz gülerim.
Yüreğim sızlar,
İçim yanar.
Yüzüm güler,
İçim ağlar.
Seni alıp götürecekler, güneş yüzlüm.
Gökyüzü eğilecek saçlarının kâkülüne,
Bir yıldız süzülecek kirpiklerinden usulca,
Hiç bilmediğin şarkılar yankılanacak kulaklarında.
Ayakların toprağı öperken vedalaşacak,
Üzerler seni, güvenme kimseye,
Dost dersin, eş dersin, kalmazlar diye,
Bir gün gelir, kırarlar yüreğini,
Duvarların arkasında mutlusun diye.
Her gülüşte bir tuzak, bir yalan,
Gel gönül, güvenme altın tahta,
Dünya malı kalmaz bir gün el altında.
Bugün muradın yerinde olsa da,
Yarın nasibinden almamak da var.
Gençlik bahardır, geçer bir soluk,
Haberin var mı rüzgâr?
Soğuk beton, paslı kilit,
Yalnızlığım, hüznüm, özlemim,
Uğruna hayaller kurup yıkıldığım,
Cebimdeki solgun mektup,
Anam yine kuru ekmek yollamış,
Ben gördüm zulmü, ateşlerde yandım da yine,
Vazgeçmem hakkı savunmaktan, düşsem de dile.
Eğer adalet bir emirse, cihanda en yüce,
Mazlumun ahını semaya, yıldızlar taşır bile.
Kalem kırılırsa, zalimin sözü hükümse eğer,
Hatamız,
uykuda sarılmaktı.
Farkına varamadık,
düşlerimiz birbirine karıştı.
Ben senin rüyana yürüdüm,
Çay en güzel şiirdir aslında,
ama dem olmasını bilene,
yavaşça süzülür zaman,
bir bardakta şekillenir dostluk.
İnsan hatır bilmeli,
Merhem sürmesin kanayan yaraya,
Yüreğim alıştı sessiz hicrana,
Ne ilaç, ne merhem çaredir buna,
Bırak, bu yangını içimde kalsın.
Yarim bir nefesti gönül iklime,
Hayal ya, hani diyorsun ki,
“Gelirim bir akşam, olur ya belki.”
Olmaz ya, gönül yine inanır,
Kahve kokusunda kaybolur derin bir iz.
Gitme, etme, ziyan olur bu düş,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!