Birkan Akdoğan Şiirleri - Şair Birkan Ak ...

0

TAKİPÇİ

Birkan Akdoğan

Kulağıma ne zaman tünese bir melodinin yorgun geçmişi, aklıma istemsiz düşüyor, güneşin sıcaklığını soluğuna saklayan ruhunun gülüşü.

Kanlı gözlerinde asırlık bir kan davasının cesetleri raks ederdi. Ve ben hiç bilemezdim yara bandını nasıl yapıştıracağımı, töreye kurban gitmiş göz bebeklerinin delik deşik bedenine. Bakışını her pişti yaptığında bakışıma, kaybettiğim bu çocuk kumarında aşkta seni kazandığıma şükrederdim. Ölümcül bir ışıltı yaşardı gözlerinde ve ben canımı yakacağını bile bile, atardım kendimi görüş mesafene.

Dara düşmüş bir dar ağacı ipidir saçların ki o bile ölümü güzel kılardı. Dolarımdım boğazıma düşünmeden ve inanna sarılırdı her seferinde apansız, soluğuma. Derdim ki böylesi anlarda - Ölmek, senden gelecekse eğer son isteğimdir benim celladımı öpmek. Karanlık bir büyüdür, büyürüm sihirli tılsımıyla. Periler dökülür her savurduğunda.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Ciğerlerime tecavüz eden dumanın zevk çığlıkları değil bu öksürük.

Kime baksam en az benim kadar kör.

Göz yaşıma ban kurak düşlerini ve kes artık yağmur duası etmeyi.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Mesela bir akşam üstü düşün;

Hani yerde Anadolu kavağının tepesi olsun. Çarşaf gibi denize kanını akıtsın güneş. Karadeniz e açılan o kapıdan içeri gelin gibi nazlı bir gemi girsin. Hava dolsun ciğerlerimizin içine. Ellerini tutayım utangaç. Utandığımı avuçlarına avuçlarım söylesin ter alfabesiyle. Sen usulca koy başını omzuma, ben bir zahmet öleyim sevinçten. Sonra ilk orada söyleyeyim sana sevginin ne anlama geldiğini. Sımsıcak doğa sarsın hücre köklerimizi.

Mesela bir sabah düşün,

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Başımı bir fidan gibi gömsem, duyabilir miyim toprağın bir karış altında çürüyen kalbinin çığlıklarını.

Peki kemiklerin fosilleşmiş midir şimdiden? Arkeolog titizliği ile hani süpürge ettiğin saçın gibi olamasa da cılız bir fırça ile süpürsem göz çukurlarını, parıldar mı kemik gözünün feri gibi?

Sesinde öldü mü seninle? Ağaçlara dayıyorum kulaklarımı, belki ses telin bir ağacın köküne dolanmıştır da, çığlın kulağımın bakirliğini bir kenara savurup deler geçer kulak zarımı diye. Şimdi söyle yaşam veren sesinle, sesin de öldü mü?

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Gırtlağını kestiğim horoz bu sabah uyandırırken beni bilmiyordu Azrailine itaat ettiğini.

Seni gördüğüm gecenin ihtişamından anlamalıydım benim sonum olabileceğini.

Toprakta güzel kokar elbet yağmur yağınca ama çamura bulanmak biraz daha yürek işi.

Devamını Oku