Birkan Akdoğan Şiirleri - Şair Birkan Ak ...

0

TAKİPÇİ

Birkan Akdoğan

Önce dedim susturmalısın.

Masaya parmak ucuyla bir şeyler çiziyor sonra derin derin bakıyordu. Neredeyse tamamı küle dönmüş sigaradan inatla çıkmaya çalışan, son nefes tadında ki dumanlar, uçları körelmiş iğnenin batması gibi bir acıyla gözüne sızıyordu.

Susturmalısın, beyninde var olmaya çalışan o hayali kahramanların zafer çığlıklarını.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Tüm bu yaşananları unutalım desem, tüm bu yaşananları unutalım dediğimi de unutmalıyız. Çaresi yok yaşadıklarımızın. Çaresi yok. Yaşadık. Yaşlandık. Yanlış mıydık? Yanlış neydi?

Şimdi sen kilometrelerce uzakta, göz yaşlarından oluşmuş çamurlu su birikintilerinde arıyorsun yansımamı. Yansıyan yalnızca yüreğimin yangınından arta kalan kül. Ve sen narin ellerinle topluyorsun kül olmuş etimin rengini. Yangın neydi?

Parmak izlerine beyaz boyaları işle. Bir ceset torbasına çırılçıplak bedenimi çiz parmaklarınla. Yok oluşumu var eden ellerinle usulca yarat cesetimi. Faili meçhul olmayan bu cinayetin altına bas dudak izlerini kanınla. Yaşam mı? Yaşamak neydi?

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Dileklerimin bileklerini kesmeyi diliyorum bu son hakkımda. Umutsuzum, mutsuzluğumun mutlak değerini değersiz bir savaşta yitirmekten. Geriye ne kalır? Savaşa meydan okumuş bir savaş meydanından başka geriye ne kalır ha? Ayanın içine, cam ile sır arasına saklıyorum silüetimi. Şşş bu benim kırılgan sırrım. Aramızda kalsın ayna oyunlarının hileli gerçeğinin iz düşümü.

Sus artık dilim. Siktir edilmiş bir zaman diliminde sus artık. Sanıyorum sustuğunu sanmıştım kurak bir susuzluk anında. Ağzımın içi bedevilerin kutup ayılarını siktiği bir çöl. Hah sanırım serap gördüm. Yine gerçek değil bu tenin sıcağı. Dokun bak. Ellerini yakacak soğuk.

Göz kapaklarımın tabuttan bir farkı olsa uyurken öldüğümü zannetmezdim belki. Belki de öldüm ve uyuyorum sanıyorum kim bilir? Şu, kelt dininde tapındıkları horoza söyleyin de susun artık ve sabahı çoktan geçtik şimdi gök yüzünden yıldırım yağma zamanı. Gün ışığını çoktan kaybetti.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Susmak kabullenmekti ölmeyi.

Bir intihar tüm zamanların duyduğu bir sessizlikti.

Kaybolan her şey var olmamıştır. Kimse kaybedilmeyi göze almaz bu yüzden. Kimse kaybetmez kendini istemeden. Kaybedilen kaybolurken gözden, göze alınmamış bir ayrılık kayıtsız kalmaz tüm yok oluş senaryosuna.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Gel sen dizime yat. Ben sana içinde ikimizin geçtiği uyduruk bir masal anlatayım. Belki periler gelir. Belki adları güzelleşir. Ben sana anlatayım. Nasılsa anlarsın yalanlarımı. Yüzleme sakın. Bu böyle gitsin.

Konuşan çiçeklerden bahsedebilirim sana. Yada daha büyük bir yalan söyleyerek acı yokmuş derim bundan sonra. Acı yokmuş. Canın yanar büyük yalanlarıma. Acı çokmuş. Sonra gözlerin dolar aniden, gözlerinin içinde gördüğüm suratım sular altında kalır. Nefesim kesilir. Nefretim keskin. Boğulurum nefretimin nefes darlığında. Çünkü seni ağlatan her şeyden nefret ederim. Kendim dahil iç hatlara.

Gel sen dizime yat. Ben biraz dolaşacağım. Seni kaybettiğim yerleri gezip, dersler çıkaracağım. Yokluğunun müzesi, yalnızlığımın sarayı derken en son çaresizlik kasrında oturup bir çay içerim sanki sen varmış gibi, çayı sevdiğin için. Sen yat acele etme. Zaman çok bu arafta. Nasılsa birazdan bir tren sesi alır götürür seni. Yahu hiç beklenmedik bir ıslık duyarız öteden kalkar gidersin.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Bir zamanlar bir kadın sevmiştim diyebileceğim bir kadın sevmiştim, bir zamanlar. Tarih, tarih olmadan önce. Sonra zaman değişti, kadın değişti, ağaçlar bile çürüdü köklerinden, gök delenler yıkıldı, yüzüm değişti.

Görmediği şeylere inanmayanlardan değilim ben, lakin gördüklerime de inanamadım çoğu zaman. Kör olmak bir durum değil tercihti. Duyduklarımdan ziyade, söylediklerim oldu hani fakat kendi söylediklerimi bile duyamaz oldu kukla kulaklarım. Ve iplerini kopardım. Saldım saldırganlığımı.

Belki beklentileri beklerken belirsizlikler içerisinde bulmuşumdur kendimi. Bazen belki demek yerine keşke demeyi isterdim, belki. Belki de, keşke belki demeseydim diyebileceğim düşünce bulutlarının içerisinde, şimşekler çakarken, yağmur olurken göz yaşım hecelerime, rüzgar niyetine nefes verirken soluksuz, düşüncesizce sussaydım. Mühürleseydim dilimi ve hücrelere tıksaydım gizli özneleri.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Boşverin gitsin. Nasıl olsa bir aşk, bir ihanet, bir tutku, bir intikam, bir cinayet, bir müzik, bir penis, bir yalnızlık vs. yada ne bileyim belki başka bir boşluk doldurur boşluğu. Siz boşverin gitsin.

Kendinizi kandırmakta ikna kabiliyetiniz o kadar gelişmiş ki kendinize kendi yalanlarınızı pazarlarken, bir nevi kendinizi kazıkladığınızın farkına varmadınız. Ucuz ve adi yalanlar sattınız kendinize. Aptal yanınız ne yazık ki bunları güvendiği satıcı olan kendinizden hiç düşünmeden aldı. Sonra kendi kendinize kaldığınızda anladınız kendi kıçınıza tekmeyi patlatan ayağın sahibinin yabancı olmadığını. Yine maharetli pazarlamacı pezevenk kişiliğiniz çıktı ortaya ve yine ucuz yalanlar kakaladı size. Bu yüzden suçu başkalarında aradınız.

Kendilerinin ne kadar sevilmeye değer biri olduğunu kanıtlamaya çalışması aslında insanların sosyalleşme diye adlandırdıkları şey. Bu yüzden kutsal yalnızlığı kötülerler. İşte bu ego bütün yalnızlığın içine sıçan. Aslında yalnızlığın kötü bir yanı yoktur. Her insan nasıl olsa kendini sever ne kadar inkar etse de. Sevilmeye çalışmazlar, sevilmeye değer olduklarını kanıtlamaya çalışırlar sadece.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Uzun zamandır, uzun bir zamanın düşünü kurarken yitip gitmiş zaman, uzun uzadıya düşünürken düşümü. Düşlerim düşük yaptı. Çok kan kaybettim ve evlatlarını kaybeden bir ananın hasreti var ciğerlerimde, hücrelerime.

Dilime yapışan artık, çok geç ‘di. Artık, olmayan şimdiki zaman. Evini arayan kayıp bir çocuk gibi, çocukluğumu ararken ruhumda, kayboldum. Üşüyorum. Tenim yırtık pırtık, eski ve kullanıma uygun değil. Tıpkı eski küfürler gibi.

Oysa korkuluk gibi dikilmiştim yüreğimin ortasına, kalbimi didiklemesin diye aç aşklar. Farkına varamadım korkuluktan korkarmış korkak yüreğim. Kaçtım ve lime lime oldum, şuh kahkahaların parıltılı gölgesinde. Yüzümde beliren, belirsizlik ifadesi bes belli beni ele veriyor. Çok canım yandı kaçarken yüreğimden.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Babam bu sabah öldü. Yüklemi ağır geldi öznesine. Bir yüklem tarafından katledildiği için babam, küskün öldü. Aceleci bir adamdı daha dün hastalandı ve bu sabah erkenden göçtü. Son nefesini de daha en başından aldığından, ölürken yalnızca güldü. Hem de soluksuz güldü. Biraz aksi bir adamdı babam. Hay aksi, babam öldü.

Yakışıklı adamdı o öldüğünde bile. Onu gözlerini yumarken izledim. Usulca birleştirdi gözlerinin birbirine sevdalı kirpiklerini. Esmer teni beyaza keserken heyecanlıydı, babamı hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. Sıkarak yumruğunu kaldırdı havaya ve sonra düşüverdi yatağının üstüne. Ter boşalan derisi gergindi. Onu dua ederken izledim. Mora kesmiş dudakları ağır birer tren gibi hareket ediyordu ve dudaklarının birbirine çapması ile oluşan kazada bir düzüne günah ölüyordu. Saçları ilk kez taralı değildi. Onu ayakları ve dili ters dönerken izledim.

Hiçbir edebi değer barındırmayan bu yazı, ebedi bir değerin hikayesidir aslında. Aslına bakarsan baba, ki ölmeseydin biliyorum bakardın. Her şey boş dimi? Her şey, şu tırnaklarımızın arasına biriken pis dünyadan ibaret değil mi? Aslına bakarsan baba, boş ver hepsini ve hadi kaldır başını da bak bana. Siktir et ölme şimdi. Belki biraz daha güleriz. Belki biraz daha söveriz birilerine durduk yere. He olmaz mı? Bilirim inat edersin. Bilirim sırf inadından dirilmezsin. Ama ne olur bu kez etme baba.

Devamını Oku
Birkan Akdoğan

Dilimde paslı bir geçmişin zoka batmasına benzer ince sızısı ile söylemek istemezdim tüm bunları sana. İçime irin akarken hiç hoş kokmaz söylediğim sözler. İçimde irmik helvası tadı, cesedine binaen, hayallerin. Göz yaşı dök yaralarıma. Tuz bas yarınlarıma.

Yalnız bir zaman diliminde, payına düşen düşün kırıklarını aldırma çabasıyla, beceriksiz bir tezgahtar edasıyla söylemek istemezdim tüm bunları sana. Nasıl olsa inanmayacaksın. Hem nasıl olsun? Nasıl olması gerekiyor peki. Yani olması gerektiği gibi olması gerekenlerin, gerekçelerini geride bırakıp.

Çocuk masumluğunun ölümcül etkilerini etiketleyip gözeneklerime, ölesiye yorgun ve bıkmış bir şekilde söylemek istemezdim tüm bunları sana. Ama sen dinlersin. Dinlenir tüm dinleyeceklerin kulak zarının o ince surlarında. İşgal etmek değil bu beynini yalnızca izah. Yalnızca söylediklerimin anlam bulmasını dilemek, dilenciden aciz. Yalnızca.

Devamını Oku