Peki parmak uçlarımın yüzüne bıraktığı o acı kimlik izleri. Yüzünü yıkamalısın sonrasında bir göz yaşıyla.
Çatışmanın ortasındayız ve çatıyoruz kaşlarımızı istemsiz. Kaslarımızın yanık kokusu tünüyor burun direklerimizin altına bir yağmur vakti ve karanlık daha bir büyüyor dudaklarımızda, kanatırken etimizi.
Böyle oluyor demek ki diyorum, döver gibi sevişmek. Böyle oluyor demek ki diyeceğim zamanlar böyle oluyor demek ki, sevişir gibi dövüşmek. Oysa yavaş yavaş ve soluklanarak gelmiştik soluğumuzun sonuna. Oysa bir daha hatırlamayacaktık unutmayı.
- Ne hayal ediyorsun.
- Hiçbir şey hayal etmediğim bir zamanın hayalini kuruyorum yalnızca. Yani zamanın herhangi bir anında, hiçbir şey düşünmediğimi düşündüğüm zaman gerçekten de hiçbir şey düşünmemiş olmayı düşlüyorum. Düş kırıklarının olmadığı bütün bir zaman dilimi. Mümkün gibi gözükmese de bu olmayacağı anlamına gelmez. Sonuç olarak sonuçtan her ne kadar uzak olsa da bir hayalim var. Hayal ettiği şey hayal kırıklığı olan biri, hayal ettiklerini elde edemediği zaman hayal ettiği şeye kavuşur. Bunun gibi biraz. Ama farklıkları var elbette. Şimdi sen söyle sen ne hayal ediyorsun.
- Hiçbir şey.
Hadi bana biraz zaman verin. Bir şey eksilmez eksikliğinizden.
İklimler arasında ikilemde kalmış her iki kişiden en az biri kadar iki yüzlü suretim. Bir yanım kışa hasret diğer yanım yazı yazıyor, yazı yaşıyormuş gibi sanki. Gök yüzünde uçan kuşlar özgür değil yalnızdır. Oysa ben tutsak ellerimle tutabileceğim, tutunabileceğim bir el isterdim özgürlük için.
Hadi bana biraz elinizi verin. Bir şey gelmez elinizden.
Kaçacağım bir gün buralardan tüm yarınları geçmişte bırakarak. Ceplerimde güvercinlerin kanatlarına bir sorumluluk gibi yüklenen o özgürlük ve biraz buruk, biraz çikolata kokan çocuk kahkahaları. Biraz kendini bozmuş para. Bir ayrılık konulu film bileti. Tek gösterimlik.
Bir filmin cinayet sahnesinde gerçekçi olsun diye öldürülmüş olabilirim mesela. O da bir şey. Yada bir şiirin bir mısrasında geçen o beceriksiz şair. Oda karanlık. Tüm ışıklar küs. Tüm mumlar, oyun oynayan çocuklarının avuçlarının içinde. Bir annenin doğum sancısı gibi kalbime çöken bu ağrının sebebi, seni bir türlü doğuramamış olmam olabilir yüreğimde. Düşlerim düşük bir cümle gibi ve cenin cennete gider seni unuturken.
Kedine has bir tadı vardır göz yaşımın. Böyle bir dağ yamacının o en güneş gören yerinde taze kekik gibi. Kokulu. Kendine has bir yanı vardır göz yaşımın lakin bunda en az benim kadar senin de hissen var. Hissin olmasa da. Canımı yakman sorun değildi de aç kaldık yanınca yiyeceğimiz haltların altı. Öyleyse arayalım kaldırsınlar bu cenazeyi. Belki biri dua eder ardımdan. Sen nasıl olsa ateşe tapıyorsun bu aralar.
Dilimi sokan arının yaptığı eşeklikti doğrusu, lakin bende tatlı dilimin kurbanı oldum.
Öfkeliyim, öfkemin bende bıraktığı etkiye.
Kendimden kaçtığım tek yer, yer yer sağanak göz yaşlı kapalı bir düşünce bulutu.
Işıkları söndür.
Suni kör olayım. Görmek mi? Ne fark eder.
Nasılsa senin yüzün yok beni bir daha öldürmeye. Yüzsüz.
Işıkları söndür ne olursun.
Hüznümü de alıp omur iliklerime ilikliyorum.
Bu, genç bir kızın intiharı gibi yokluk kokan sokaktan, yerin yedi kat altına saplanan adımlarımla uzaklaşıyorum. Batıyorum.
Hayallerimi de alıp ümit etmeyi ümit ediyorum.
İnsanlar, eski insanlar, yeni insanlar.
Onlara sor.
Diyecek bir şeyler bulunur, duyacak bir şeyler.
Sözlerden ırak. Gözlerin de bulduğum insanlar.
Onlara söz.
Kırmayacağım kalemi kalbin gibi.
Ara karakter olmalıyım bir hayatta.
Bana katıl. Belki gülmekten.
Bir anı aralarken, bir karaktersiz yakarış gibi dilini parçalarken, öylesine durup bakarken yahut öylesine güzel bir geceye, omzuna dokunan ellerim olmalı elbette.
Ayağı kırılmış bir at kadar işe yaramaz düşüncelerin arasında debelenirken beynim, bir kurşun çözebilirdi bütün bu nazarı, başımın üstüne dökülen yahut beynimin kıvrımlarında gezinen.
Dişleri dökülmüş bir diş perisi dışlıyor bütün çocukluğumun çikolata kokan maceralarının sahte kimlikle dolaşan 3. tekil şahıs kahramanlarını. Ve bana sadece çürük çarık hikayeler kalıyor. İyileri hep kapılmış. İyiler hep kapılıyor, kalıplaşmış düşünce sellerine.
Kanımın donmasının sebebi değildi soğuk kanlı mizacım. Yahut yüzümün böylesine yüzsüzleşmesinin sebebi de sayılmazdı hiç bir yalan söz. Ön yargıların kötü olduğunu söylemek nasıl ki bir ön yargıysa, kendimden uzak kaldığım zamanlarda yargısızca infaz ettim etimi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!