Bulgarın balkonunda
Şişenin dibinde
Gecenin en lanet vaktindeyim
Bayram amca yine fıçıya dalmış
Vatanı görmeden beni göresi varmış
Sabır ver Tanrım, diyorlar,
Sabret ki huzur bulacak yarınlar.
Peki ya şimdi? Bu gün, bu an?
Yarınlar bugünlerden değil mi artan?
Dediler: “Çalış, yaşa, öl,”
Cehennemin yankısı var sokaklarda,
paslı direklerin gölgesi düşüyor yüzümüze.
Yağmura karışıp kayboluyor eski bir şarkı,
kaldırım taşları arasında unutulmuş bir beste.
Bulutlara uzanan eller, kirli bir dua gibi,
Ayak sesleri taş gibi
Sokaklar boş, zaman ağır.
Bir çocuk gelir usulca,
Gözlerinde karamsarlık
Elinde tahta bir gemi,
Geceyi böl, kadehler eskiyip kırılmadan,
Aramızda harfler, paslı bir duvar,
Kim bilir kimler oturdu bu masada?
Her cümle, sarhoş bir ihtimal.
Doldur be hancı, üzüm, suskunluğu ezsin,
Zaman suyun hafızasıdır,
düşünce yorgun bir sandal.
Kendi kıyında bekle,
akıntı yolunu bulacaktır.
Ay ışığı usulca çizer,
Efkara karşı çita gibi
Umuda kirpi adımlarım
Mutluluk deryasında
Yıllardır kuraklığım
Gönül yangında
Etraf karışmış yine,
Orta direğin beli bükülmüş,
Kağıttan kayık misali,
Gidişatın sonu belli.
Alışveriş poşetleri,
Eskiden dolar taşardı,
Bir zalim olsam, yakardım düşü,
Gözünde kuruturdum yaşı, felek.
Her doğan günde yıkardım seni,
isyan etme yine de der miydin felek?
Bir zalim olsam, çalardım kışı,
Geceler şahidimdir
Akan gözyaşları gibi
Kimse bilmese de sen bil
Çok dardayım sevgili
Susma sol yanım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!