Daha doğarken yenik düşmüşüm zamana
Ne büyük ne de küçük, olmuşum ortada
Sıra gelmedi onlardan sevgiyi tatmaya
Hiç fırsat olmadı birine naz yapmaya
Okula tam zamanında başlayamadım
İki yüzlü riyakarlar arasında
Gezdim durdum
Garibanlar sofrasında
Mutluluğu huzuru buldum
Yokken akşama yenecek ekmekleri
Paylaştılar benimle
Seni öyle sevdim ki
Ve sana öyle taptım ki
Ahh! Bir bilsen…
Onlar, tekrar döneceğiz umuduyla
Veda edememişlerdi
Ne sevdiklerine, ne de dostlarına
Çalışacaklardı bilim uğruna
Ama 1991 yılının 25 Eylül’ünde
Arkeoloji dünyası sarsıldı, acı bir haberle
Aklanmış simsiyah kaşım
Elliyi geçmek üzere yaşım
Bilinmez benim karanlıkla savaşım
Bana göre yok hiç yanlışım
Sanmayın ki var sırdaşım
Ellerinden gelse acımaz
Güle güle canımın içi sevgilim
Bırakmam öyle yalnız gidesin
Gitsen de bensiz gidemezsin
Anılarımı da sana verdim
Ağır bir romandı okuduğum
Hatırlamıyorum ne zaman başladım
Okudukça sıkıldım, yoruldum
Bazen ara verdim, tekrar okudum
Sorsan pek de birşey yok aklımda
O yazılmış sayfalar dolusu romanda
Dostum, benim güzel arkadaşım
Aynı ülküde isyankar yoldaşım
Yaşanan acılarımdaki sırdaşım
Sen bir uçta ber bir uçta kalmıştım
Yıllardır aradım durdum seni
Bazen bir haber beklersin
Gözün yolda, kulağın telefonda
Koşarsın çalan her kapıya
Günlerce sürer bu koşuşturma
Ne gelen ne arayan vardır oysa
Koşmaktan yorulur
Hep böyle ağlayacak mıyım
Çaresizliğimin çaresesizliğinde
Tam kavuştum derken
Elimden mi alınacak
Hep hakkım olanlar
Çalışan ben
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!