Doluşup durdular, durmadan,
Odalara, evlere sığmadılar.
Sokaklarda inler,cinler kalmadı.
Renk renk milyonlarcaydılar.
İçten dışa halkalandılar.
Sese yaklaştılar.
Önce Hiroşima'dan çıkmıştı ya
Atom.
Sonra,
Dünyaya yayıldı,
Kirli grinin tüm tonları.
Korkusuzca tutuyor dizginleri,
Kızılca kıyamet yollarda yöncesi,
Tohum torbaları.
Atıyor, filizleniyor,
Dal, dağ oluyor.
Gökten düşen, üç değil,
Tek elmanın bölüşümünü yaptık.
Bizeydi, günün bugünkü duruşu.
Kan, çanak olmuş iki gözün,
Yağmur bereketiydi sevişmeleri.
Öyleki,
Bir sokak,
Gün başlangıcında,
Sığındığım limanın,
Kırılgan dalgalarına çıkarda.
En kuytusu bile,
Islanmamış kaldırımlara bakardı.
Çok oldu seni göndereli,
Çıplak bekleyişlerim olmadı yokluğunda.
Sakınmadımda kendimi sevdalardan.
Gelmesiyle gitmesi bir olurdu,
Ama,
Baharın tadını yaşadı,
Dökülüp giden yaprak ardıydı,
Ben anılarımı bohçalarken,
Su düşüyordu geceye,
Mavinin uzantısı, karanlık lacivertte,
Aradığım kadardı bulduklarım,
Kaybettiğim kadardı uzağımdakiler.
Lal geceler,
Kuğumdaki yeşil gölge,
Ben geldim.
Üstümdeki tüm ölümlerin nefesini,
Sildim de geldim.
Burdasınız,
Önce mavi bilir,
Günün rengine vurulmayı.
Islak avuçlarda söndürür,
Nice yangınları.
Hasret değil,
Kavuşma sancısıdır kanayan.
Nasıl da balıkça çırpınıyordu,
Tek bir pulu düşse,
Ölecek gibi.
Yukarıda
Tapınakların olmadığı yerlerde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!